HAÇLI SAVAŞLARI ANADOLU SAFHASININ
TAKTİK VE TEKNİK TAHLİLİ, ÖĞR.ANIL UZUN
ÖZET
Çalışmamız
Türk literatüründeki haçlı seferlerinin askeri tahlilinin bir bütünsellik
içinde akademik ortama sunulmak üzerine hazırlanmıştır. Daha öncede konu
hakkında bazı çalışmalar eser ve makalelere konu olmuştur fakat toplu ve geniş
anlamda tüm yönleriyle ele alan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Çalışmanın
bu minvalde genel hattı, haçlı seferlerinin siyasi, sosyal, dini
yönlerinden çok askeri kumpanyaya ve bu
kumpanyadaki kumandanlar, ordular, sefer planlamaları,savaş ve kuşatmalara
odaklanarak bu yol haritası üzerinde ilerleyecektir.Bu amaçla David Nicolle
gibi askeri tarih uzmanlarının, Işın Demirkent,Refik Turan gibi Müslüman
tarihçilerin,Clive Pointing gibi hristiyan genel tarihçiler ile TDV İslam
Ansiklopedisiyle bir çok kilise kaynaklı bilgi bulunan çeşitli sanal sözlük
kaynakları incelenmiştir. Yöntem olarak bizzat milli kütüphaneler yoluyla,
kitapları kişisel olarak edinerek ve sanal bilgi arşivlerini araştırmak
zuretiyle akademik mercilere sunulmak üzere hazırlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Haçlı
Seferleri,Haçlı Kuşatmaları, Taktik Ve Teknik Analiz
ABSTRACT
The study is prepared to present the analysis
of military of the Crusades in a wholeness in the Turkish literature. In
literature, there has been done various research about the topic; however,
there is not enough study that considers the issue with its all aspects.
Therefore, instead of focusing on the social, political, religious ways of the
Crusades, military campaign, the commanders, armies, the expedition plans, war
and siege were examined. For this purpose, military history experts such as
David Nicolle, Muslim historians such as Işın Demirkent, Refik Turan, Cristian
general historians such as Clive Pointing, and Encyclopedia of TDV Islam with
multiple sources with information based on church were analysed. The study is
personally prepared by National Library, personally obtaining books and from
data bases of the archives.
Key Words: Crusades,
Crusader Sieges, Tactic And Technical Analysis
Giriş
Haçlı Seferleri orta çağın en büyük siyasi, askeri,
dini, sosyal ve ekonomik olaylarından
biridir. Hiç kuşkusuz bu hareketin çekirdek noktası askeri kumpanya ve yapılan
savaşlardır. Bu çalışmada üstünde durduğumuz nokta bu seferlerin Anadolu
safhasının taktik ve teknik değerlendirmesidir. Bu minvalde, çalışmanın kapsamı kumpanyanın
Anadolu üzerinden gerçekleştiği ilk üç haçlı
seferini kapsamaktadır.
KARAR MEKANİZMASI: KOMUTANLAR
Günümüzde olduğu gibi geçmişte de kumandanlar bir ordunun en
önemli mekanizmalarından birisidir. Tarihte bir çok örneğinde görüldüğü gibi
büyük bir ordu, size düşman karşısında kesin bir galibiyet getirmiyor. Bir
kumandanın liderlik, öngörü, tecrübe, zeka ve soğukkanlılık gibi erdemlere
sahip olmazı lazımdır. Askeri pratikte ise savaş alanı seçimi, askerinin durum
ve teçhizatına hakimiyet, tahkimat ve savunma, ikmal ve tedarik düzeni, hücum
formasyonları vb. konularda yüksek bilgi ve tecrübeye sahip olma gerekliliği
sefer ve savaşın kaderini büyük ölçüde etkilemektedir.[1]
Haçlı seferlerine katılan komutanların özeline inmeden genel bir tahlil yapmak
gerekirse anadolu üzerinde mücadele etmiş ilk 3 seferde de kral ve sultanlardan
çok ana komuta ve savaş yükünü atabey,kont,dük ve prens bazında çekildiği
görülür. Tabi ki Anadolu Selçuklu devleti bazında I.Kılıçarslan, Mesud,
Eyyubiler'de Selahaddin gibi muzaffer sultanlar vardır buna yine haçlı
tarafından da birkaç örnek eklenebilir fakat. Mücadelenin genelde kürboğa,
yağsıyan, rıdvan, bohemond, raymond gibi prens,atabey,vezir ve komutanlar
çevresinde gelişmiştir. Bunun nedeni olarak açıkca seferin ilk başlarda ciddiye
alınmamış bir hareket olduğu ve devletlerin daha büyük sorun ve gayelerinin
olduğundan düşünülebilir.[2]
Haçlı seferlerinde mücadele eden komutanlara özelinde
bakmak, onları anlamak seferin gelişimi ve başarısını anlamakta taktik ve
teknik perspektifte değerlendirmekte bize yardım edecektir. Çünkü komutanların
kişisel hedefleri, zafiyetleri ve kabiliyetleri savaşların sonunu bizzat
etkilemiştir. Birinci haçlı seferinin haçlı kumandanları incelendiğinde
aralarında kral seviyesinde kimse yoktu. Genel yapılanma birkaç askeri birliğin
birleşmesinden ve bunlara komutanlık eden asillerden oluştuğundan, yüksek
komuta kademesi bulunmuyor birleşmiş eşit kumandanlar bulunuyordu.[3]
Bunlardan en etkililerinden Taranto Prensi Bohemond güney italya'nın meşhur norman
fatihi Robert Guiscard'ın oğlu olan Bohemond - ki gerçek ismi Marc'tır Bohemond
lakabıdır- güçlü düşmannları yenmeye ahdetmiş, müthiş bir savaşcı ve düzenbaz
bir siyasetciydi .Küçük yaşta babasının paralı askerlerini komuta eden Bohemond
askeri ilgi ve genişlemesini bizans üzerine yapılandırmak istedi, fakat birkaç
çarpışmada Bizans imparatoruna yenildi. Tam da
böyle bir zamanda gelen papalığın sefer çağrısı, onun için bir fırsattı.
Emrindeki haçlı birliği küçükse de, askeri başarıları ciddiydi.[4]
Raymond de Saint-Giles, kuşkusuz sahip olduğu Toulouse
kontu, Provence Markisi, Narbonne Dükü ve Saint-Gilles Kontu unvanlarıyla
sefere katılan en varlıklı ve savaşçılığıyla nam salmış bir soyluydu. Dini
şevkle hareket eden Raymond'un ordusu büyük, iyi teçhizatlı ve özellikle
kuşatmalarda uzmandı. Fakat kendilerinden beklenen düzeyde bir askeri başarı
gösterememişlerdir.[5]
Godefroy de Bouillon, aşağı lorraine dükü, malının büyük kısmını satıp geri
dönmek ümidi olmadan kutsal topraklara giden birisi. Kudüs kuşatmasına kadar o
ve birliği anadolu kısmında önemli bir başarı gösteremese de Kudüste büyük rol
oynayan bir kumandandı. [6]
Kont Robert de Flandre, Flandre kontluğunun verdiği avantaj olan muazzam bir
servet ve güçlü şovalyelere sahipti . Doğuya geri dönmek isteyerek dini bir
şevkle gitti.[7]
Normandiya Kontu Robert sefere bizzat İngiltere kralının oğlu olma ünvanıyla
katıldı. Anglo-Sakson birliğiyle dahil olan prens seferin etkili
kumandanlarından oldu .[8]Baudoin
de Boulogne kardeşleriyle haçlı yemini
etmiş başarılı bir komutandır. Başlangıçta asgari askeri güce sahip çok
ihtiraslı bir karakterdi . [9]
Kont Etienne de Blois sefere gönülsüz çıkan ve yarıda
bırakan, önemsiz bir komutandı. Fakat haçlı güruhun içinde birden yükselen
zalimliği ve savaşcılığıyla ün yapmış komutanlarda vardı.Tancrede gibi.
Tancrede ki kendisi Taranto Prensi Bohemond'un yiğeni olarak bilinir. Sefer
süresince etkili süvari akınlarını yönetmesiyle bilinir. Taht naipliği yaptığı
sırada müslüman topraklarına yaptırdığı akınlarla hatırlanır bir komutan
olmuştur. [10]
Sefere hristiyan tarafından sadece avrupalı haçlı komutanlar
değil, bizanslı ortodoks liderlerde aktif olarak icab etmişlerdir. Bunlardan
ilk öne çıkanı İmparator I.Aleksios Komnenos'dur. Askeri hayatına bir general
olarak başlayan Aleksios, bir darbeyle başa gelmiştir. Askeri anlamda
değerlendirmek gerekirse konumuz gereği, savaşcı bir aile olan dukaslardan
gelmiştir. Kısmi başarısını askeri ve diplomatik başarılarına bağlamak
mümkündür . Özellikle askeri ve diplomatik zekasından esintileri çalışmamızın devamında
göreceğiz. Seferlerin bir diğer bizans merciiside kuşkusuz Bizans baş kumandanı
Tatikios'dur. Kendisi kölelikten en yüksek rütbelere erişmiş bir Türk'dür.
Balkanlarda Normanlara,Peçenek Türklerine
Anadoluda ise Selçuklulara karşı başarılı mücadeleler vermiştir. Seferin
büyük bölümünde haçlı kuvvetlerine eşlik etmiş Tatikios, bir çok şehri
imparator adına teslim almıştır. [11]
Birinci haçlı seferinin ayrışık İslam birliğinin belki de en
önemli komutanı Anadolu Selçuklu Sultanı I.Kılıçarslan'dı. Her ne kadar köylü
haçlılara karşı kazandığı zafer dışında büyük bir zaferi olmasada, haçlılar
üzerine icra ettiği gerilla kumpanyası ve müşterek taaruzlarla kendinden
katlarca büyük haçlı güruhunun kutsal topraklara sadece 50 bin kişi gibi
başlangıç sayısına göre minimal bir sayıyla ulaşmasının ana müsebbiblerindendi.
1107'de ölen I.kılıçarslan ölümünden önceki zamanda izlediği politikalarla
anadolunun birinci haçlı güruhunun geçişi sonrası tekrar toplanıp örgütlenmesi
ve sonnraki haçlı seferlerine set olmasına sebep olan ana karakterlerdendir.[12]
Yağısıyan haçlı seferleri sırasında hala konumunu koruyan, Gaziantep
yakınlarındaki Tel Beşir ile Suriyedeki Menbic'i de içine alan bölgeyi kontrol
eden bir Erken Selçuklu valisiydi. 1095'te halebi ele geçiren Tutuşoğlu Rıdvanla
aralarında ciddi bir düşmanlık vardı. Bu düşmanlık ve birleşememe birinci haçlı
seferinin neticelerini derinden etkiledi.[13]
Tutuşoğlu Rıdvan Eski Suriye Selçuklu devleti hükümdarı
Tutuşun oğludur. Uzlaşmaz tavrı ve devamlı düşman kazanan siyaseti yüzünden
Fatımilerle dahi müttefiklik yapmaya yeltenmiştir. Haliyle bu sünii tarih
müelleflerinin ondan hoş bahsetmemesine sebep olan bir durumdur. Haçlılara
karşı fazla başarılı olamamamışsa da öldüğü 1113 yılına kadar gücünü
korumuştur. [14]
Kürboğa belki de birinci haçlı seferinin levant ayağının en önemli ve
belirleyici olmuş islam komutanlarından birisidir. Musul Atabeyi olarak Büyük Selçuklu
Sultanı Berkyaruk'un çıkarlarını gözetmek amaçlı bölgede hazır bulunan Kürboğa
Selçuklu asilzade ve valileriyle tam bir birlik ve etkileşim kuramamış,Antakya
önünde aldığı nedenlerini daha sonra inceleyeceğimiz yenilgiyle de itibarını
azaltmıştır. [15]
Seferin filistin safhasında etkinlik göstermiş bazı fatımi komutanlarını
çalışmamızın konu sınırları dışında oldukları için çalışmamıza eklememeyi
tercih ediyorum fakat kendileri hakkında bilgi sahibi olunmak istenirse, TDV
İslam Ansiklopedisi ve David Nicolle'ün ''Birinci Haçlı Seferi 1096-99'' isimli
eserinin 19. sayfasında kendileri hakkında bilgi bulunmaktadır.
İkinci Haçlı Seferi'ne bakıldığında ise katılan
kumandanlarda tekilleşme görürüz keza savaş merkezi krallar ve onların
altındaki daha düzgün ve teçhizatlı kuvvetler ile olmuştur. Sefere ''konuk
şövalye'' olarak katılan III.Konrad, I. Frederich'in oğlu şövalye ruhlu bir
insandı. Taht varisliğinin sancılı zamanları ve iç savaşlar ona askerlik
hakkında çok şey öğretti. Kuşkusuz Konrad fikirleriyle Haçlı Seferlerine daha
emperyal bir hava kattı.[16]1120
doğumlu Fransa Kralı VII. Louis,Konrad'a göre daha küçüktü ve sefere eşi olan
kendinden daha hırslı Akitanyalı Eleanora ile katılıyordu. Duyarlı ve çok
dindar bir adamdı . Sefere dini tutkularla katılmış olması mümkün. Louisin
askeri taktik geçmişi ile ilgili bir şey söylemek için daha çok erkendi keza
kendisi sefer öncesi genç ve toydu.[17]
Seferin Filistin kısmında faliyet gösteren III. Baudoin'i çalışma düşü tuttum
fakat hakkında David Nicolle'ün ''İkinci Haçlı Seferi 1148'' isimli eserinin
19. sayfasında bilgi bulunabilir.
Seferin Anadolu kısmında sahne almış İslam kumandanları
genelde Türk ve Selçuklu bakayasıdır. Bunlar Sultan Mesud verimli hilal ve
biraz üstündeki Güneydoğu Anadoluya giren eğemenlik alanlarıyla Zengi Kardeşler
olarak söylenebilir Özelinde bakarsak I.Mesud Rükneddin ibn-i Kılıçarslan,
babası muzaffer I.kılıçarslanın ölümü sonrası çıkan taht kavgaları
silsilesinden sağ çıkmayı başarıp tahta geçmiştir. İktidarının ilk seneleri bu
kavgalarla geçerken, Danişmentli kayınpederiyle yaşadığı ayrılıklar bir süre
tahttan inmesine sebep olsa da karşılıklı anlaşmalarla tahtına geri dönmüş,
konyayı önemli bir merkez yapmış ve ülkeyi aldığından daha iyi yerlere
getirmiştir .Bu çalkantıları yaşayan ve at üzerinde haddinden fazla zaman
geçiren I.mesud haliyle alanında başarılı ve iyi bir komutan ve lider olarak
öne çıkıyor. Onun veya komutanlarının vur-kaç taktikleri ve süvari baskınları
konusunda uzman olduğu bariz bellidir.[18]
Ebu'l kasım el-Melikü'l Adil Nureddin Mahmud ibn-i Zengi
yada kısaca Nureddin Zengi Selahaddin eyyübiye kadar haçlı karşıtı
örgütlenmenin lideriydi. Haçlılara karşı birleşik bir cephe oluştururken
yaptığı mücadele gereksede haçlılara karşı bir serhat beyi oluşu ona haçlılar
ve muharebeler hakkında çok fazla tecrübe kazandırmıştır. Ağabeyi Seyfeddin
Gazi ibn-i Zengi ise Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak'ın büyük bir bölümüne
hakimdi . Askeri anlamda cömertliği ve askerine verdiği karavana ve teçhizatla
ün salmış birisi olan Seyfeddin, Yaptığı askeri yeniliklerle
Süvarilerini,zırhlı haçlı şövalyeleriyle kafa kafaya çarpışacak seviyeye
getirmiştir. Böyle önemli bir askeri ihtimama sahip bir lider olan Seyfeddin,
haçlılara karşı değil Artukoğlu Sökmene karşı düzenlediği bir seferde hastalanarak
ölmüştür.(1149) [19]
Üçüncü Haçlı Seferi yani Anadolu toprakları kullanılarak
gerçekleştirilen son seferdir. Bu sefere Anadolu karalarını kullanarak
katılanlardan biri de I.Friedrich Barbarossa'dır. Kendisinin ilk seferi
değildir. Fakat III.Konrad'ın ölümüyle Kutsal Roma Germen İmparatoru
olmuştur. Avrupa iç kıtasında gerçekleştirdiği seferler özellikle İtalya
üzerine olanlar ona büyük bir ün ve tecrübe kazandırmıştır. Gerek Alman
şovalyesinin genel karakteristiği, gerekse de savaş tecrübesi olarak piyade
savaşı konusunda uzmanlaşmış bir kişiydi . Alman şovalyelerin ağır
zırhları,germen kökenlerinden gelen vahşi savaşcılıkları kuşkusuz ona büyük bir
avantaj sağlayacaktı fakat sefer onun için büyük bir sonla bitti.[20]
Friedrich'in karşısında onla nerdeyse aynı yaşlarda ve aynı
tecrübede II.İzeddin Kılıç Arslan vardı . I.Mesud'un oğlu olan Kılıçarslan
hüküm süresi boyunca, danişmentlilere son vermek,Ermeniler ve zengilerden
toprak kazanmak gibi faliyetlerde bulundu. 1176'da Miryakefalon savaşını
kazanarak konumunu iyice sağlamlaştırdı ve askeri beceri ve dehasını defalarca
kanıtladı. Bu tecrübesi Anadolu topraklarına giren haçlı Alman ordusunu
dağıtmasında büyük etken oynadı. Hükümdarlığının son senelerinde daha çok
oğulları arasındaki taht kavgalarıyla uğraşan II.Kılıç Arslan 1192 de ölmüştür.
[21]
HASIM GÜÇLER: ORDULAR
Birinci Haçlı Seferine genel bir çağrı olduğundan bir çok
milletten katılım gerçekleşmiştir. Ağırlıklı olarak Normanlar, Franklar,
Bretonlar, Flamanlar,Provanslılar, Poitiersliler,Almanlar, Anjoular'dan
müteşekkil haçlı ordusu genel olarak frenkler olarak nitelendiriliyor ve bundan
pek rahatsızlık duymuyorlardı. Frenk tabiri bir Batı Hristiyan dayanışmasını
simgeliyordu. Sefere katılanlar genel olarak iyi durumdaydılar ve nüfuz gücü
yüksek asillerin etrafında bir lejyon oluştururcasına toplandılar. Papa haçlı
seferi çağrısını Şovalye ve Piyade'lere yapmıştı. Seferin başından beri
piyadeler atlılardan daha fazla sayıdaydı.Pek çoğu kendi masrafını karşılayan
ve teçhizatını getiren varlıklı köylülerdi . Fakat aralarında layıkıyla
teçhizatlanmış olanları azınlıktaydı. Bu haçlı ordu güruhuna bazılarının eş ve
çocukları ve keşişler gibi gayrimuharip unsurlarda vardı . Bunların bir çoğu
yolda ölmüştür. İlk haçlı ordusu İstanbula ulaştığında takribi askeri
mevcudiyeti 30.000 den biraz fazlaydı. Ordunun terkib ve niizamı farklı olsada
o çağın yaygın sistemi frenk ordularının altyapısı göze çarpıyordu. Bunu
bağımsız piyadelerin milli müfrezeler altında toplanması ve bunun terkibinde
görmek gayet mümkün.[22]
Köylü Haçlılar'dan daha büyük ve teşkilatlı olsalar da
bölünmüş komuta ve gevşek yapılarıyla ordudan çok güruh sayılabilirlerdi. Etkin
komutanlardan yoksundular.Şövalyeler birbirlerine güçlü yoldaşlık bağlarıyla
bağlıydılar. Bu kavram çoğu şartlarda onların hayatını kurtardı.[23]
Haçlı ordu yapısı genelde zırhlı ve kargı kullanmada maharetli atlı şovalyeler
ve yine yüksek zırhlı mızraklı piyadelerden oluşur. Bu birimler yine ortak
olarak longsword ve Bastard Sword olarak adlandırılan kılıçları kullanmakta ustaydılar.
Bu birimleri Longbowlu anglo-sakson okçu birimleri ve bizanslı peltastlar
destekliyordu.Fransız Şövalyeler at üstünde daha iyiyken, Alman Şövalyeler ise
yaya şekilde daha iyiydiler. Hatta bazı durumlarda atlarından bilinçli inip
savaşa devam ettikleri olmuştur.Şövalye olmayan savaş teçhizatlı piyadeye ''Men
At Arms'' olarak nitelendirilir. Zırhlı atlı şövalyeler kimi zaman taarruz
amaçlı kullanılırken kimi zamanda zırhsız piyadeleri korumak için onlara bir
kalkan oluşturmak amaçlı kullanılmışlardır. Çünkü ağır zırhları oklara karşı
dayanımı fazlaydı. [24]
Genel olarak eskort ve destek görevi yapmış Bizans ordusuna
değinmek gerekirse, 11.yy'da ordusunun büyük bir kısmını paralı askerlerden
oluşuyordu . Bu paralı askerler genelolarak balkan,ırklarından,dönme Türklerden
ve Avrupa içlerinden Norman, Germen, Saksonlar gözdeydi . Tabiki de Bizans
arazisinde yaşayan mahalli kuvvetlerde vardı. Buna bağıl orduda Merkez ve
Eyalet orduları ayrımıda bulunuyordu.Orduda at az kullanılmakla birlikte
düzenli olan at eksiği müslüman ülkelerden sağlanırdı.[25]
Türk ordularında orduların çekirdeklerini kölelerden
devşirilmiş gulamlar oluşturuyordu. Bu birlikler çok eğitimli ve talimli piyade
birlikleriydi.Çok fazla zırh kullanan bu birlikleri kıralamakta, silahlandırmak
da çok maliyetliydi. Fakat bu birimler kendinden daha kalabalık mahalli
piyadeleri ve hafif süvari birliklerini altedebilirlerdi. Bu gulamlar Rum savaş
esirlerinden bille yetiştirilebilirlerdi. Ordunun geri kalanı ikta süvarileri
ve aşiret okçularının karma bir birleşiminden meydana geliyordu. Tabi 15-16.yy
ların 200 binlere ulaşan ordularına göre çok küçük sayıda kalan standart
selçuklu ordusu 10-15.000 bin kişiden oluşuyordu. Şehirlerde hala milis ahdas
kuvvetleri vardı. Müstakil beylikler dede bu sistemin minimal bir benzerini
görmek mümkündür. Benzer sistemleri danişmentli ordusunda da görmek mümkündü[26]
İkinci Haçlı seferinde daha teçhizatlı ve daha düzenli bir
ordu göze çarpar. Fakat ordu sayısı 900.000 gibi abartılan sayılarda asla değildir.
Özelinde bakarsak Konrad 2 bin şövalye toparlamış, kral louis 700 şövalye,
Flandra kontu 600 şövalye toparlayabilmiştir.
Bu ana çekirdeğe başka katılımlarla kuvvet büyümüştür.Tabi bunlar
dışında bu seferde tampliye ve hospitaliye gibi şövalye tarikatlarıda görülür.
Bunlar genelde kral louisin ordusuyla hareket etmişlerdir. Kutsal topraklarda
asker kayıplarını bölgedeki hristiyan latin paralı askerleri silah altına
alarak telafi etmek istemişlerdir. Hristiyan ülkelerin askerlik kanunlarına
bakılmak istenirse kralın himayesindeki herkes bir sene zorunlu askerlik yapmak
zorundaydı.Haçlı emir-komuta yapısı doğu avrupanın klasik ordularına benzese de
haçlı seferlerinde bu daha merkezileşen bir otoriteye dönüşüyordu. Çünkü
seferin devamı ve başarısı için hızlı ve kesin karar verilmesi gerektiğinden
karar-komuta meselesi daha doğululaşmıştır.[27]
Birinci seferden beri müslümanlar hakkında çok az şey öğrenmişlerdi . Cihat
kavramından hala bilgisizlerdi. İkinci haçlı seferinin yüksek katılımı belki de
o zamanın en gelişmiş ülkelerinden roma germen imparatorlugunun çöküşe geçmesi
ve çökmesinden sonra deccalin geleceği dedikodularına inanan gürühun bir
tepkisi olarak fazlaydı.Sefere katılanların hepsi şovalye sınıfı olmamak üzere
silah kuşanmış belirli zümrelerdi. Her ne kadar seferin muhrip unsurlarını
işinde usta profesyonel birliklerden kurulmak istensede sefere olan ilgi yine
müfrezeleri hantal güruha dönüştürüyordu. Tabi böyle bir gurupta disiplin
uygulanması önem arzediyordu. Sefere çıkılmadan Kral Louis metz'de askeri bir
toplantıda seferde uygulanacak ordugah ve disiplin kurallarını ilan etti ve
komutanlarından kayıtsız uyma ve uydurma yemini aldı. Fakat bu kuralllara
genelde sadık kalınmaya çalışılsada fazla uyulmadığı söylenebilir.Haçlı
orduları ortaçağ'ın genel kanısı olarak Fransız sistemindeydi ve ordu
müfrezelere, onlarda küçük birliklere ayrılıyordu. Bu birlikleri bir soylunun
etrafındaki askerler oluşturuyordu.[28]
İslam Kuvvetleri sayısal olarak Hristiyan kuvvetlerini çok
nadir geride bırakıyordu.Çünkü kriz zamanlarında büyüyen ve genelde seçkin
kıtalar ve ultra teçhizatlı modern alaylardan oluşan ileri seviye gulamların
çekirdek oluşturduğu bir sistemdi. Geri kalan sistem bu çekirdeğin etrafında
toplanan çok rollü ikta süvarileri ve Türkmen aşiret okçularından oluşuyor.
Buna rağmen büyük topraklara sahip Büyük Selçuklu devletinin ordusu bile çok
nadir 10.000'i geçiyordu.Şehirlerdeki milis ahdas kuvvetlerini de unutmamak
gerek . Bunlar bu savaşta da bunları zapturapt eden ''reis'' isimli beylerinin
eşliğinde, bazen orduları destek bazende garnizon olarak kullanıldılar.Bu
reisler arap halkla Türk beyler arasında bir arabulucuk görevinede sahipti.
Güvercin posta ağı hiç kuşkusuz Türk ve İslam medeniyetinin batı karşısındaki
üstünlüğünü gösteren bazı gelişmişliklerden biriydi. Bu kuşlar sayesinde saatte
100 km hızla uçulabiliyor 1.500 km gibi mesafelere uçuruluyordu.[29]
O dönemde bir gulamın eğitim maliyeti ortalama 30 dinarı bulabiliyordu. Bunu
karşılaştırmak gerekirse o dönemde en kötü at 20 dinara satılıyordu . Daha
iyileri 100 dinara. Bu bir denklik kıstası sağlayabilir. Müslüman ordularında
sadece askerler değil, önemli dini şahsiyetler ve sufilerdi. Müslüman orduları
dine atfedilen değerlere rağmen, dini vecibeleri yerine getirme ve uyma
bakımından zayıftı.Bunu orduların daha islama yeni geçmiş ve orta asya
kültüründen kopamamış Türklerden oluşmasına bağlayabiliriz. Kuşkusuz atlı
okçular yaptıkları baskınlarla orduların dağıtılmasına ve savaşlarda düşmanı
yormaları açısından önemlidir. Fakat Türklerin savaşları kazanmaları daha çok
düşman zırhlı süvarilerine dayanma ve aynı eşdeğer birimlerle karşı koyma
oranına bağlıydı. Bu açıdan seferler sırasında müslüman süvariside aynı oranda
ağırlaştı,kargı tekniklerinde gelişti. Özellikle Seyfeddin Zenginin kara gulam
süvarileri ve Askari birimlerinin bu konudaki uzmanlıklarını ikta süvarileri
izliyordu. [30]
Üçüncü haçlı seferinde bir öncekine göre çok ciddi bir
değişiklenme yoktu. Fakat Konrad'ın ordusuna göre Friedrich'in ordusunda töton
şovalyelerinin daha ön planda olduğu söylenebilir.Bu şövalyeler,şövalye
tarihinin en azılı ve ağır şövalyeleri olduğu söylenebilir. İslam kuvvetleri
açısındanda Mütetaviye adlı mahalli gönüllüler ihtiyat kuvvetleri sıfatıyla
ağırlıklı olarak üçüncü haçlı seferinde kullanılmıştır. Dini bir fanatizmle
savaşan bu birimler genelde işgal edilmiş topraklardan gelen askerlerden
oluşturulmuş gazi bir birim olma özelliği taşıyordu .[31]
SEFER PLANLARI: SEYRÜSEFER
Seferin haçlılar açısından birincil planlanması kutsal
toprakları ele geçirmek ve bizans üstündeki yoğunlaşan Türk baskısını kırmaktı
. Haçlı kafileleri avrupanın farklı merkezlerinden toplanıp parçalar halinde
tek bir merkez olan Constantinople'a yola çıktılar. Bura da toplanım bir güruh
halinde Bizans kuvvetleri önderliğinde Anadolu üzerinden kutsal topraklara
ilerleyeceklerdi[32].Birinci
Haçlı Seferindeki orduyu oluşturan müfrezelerin toplanma ve yola çıkış
yerlerine bakarsak; Norman ve Güney Fransadan gelen haçlılarınitalya ve
hırvatistan üzerinden iki kol haline, Alman ve Kuzey Fransadan gelen hacıların
Regensburg,Macaristan ve Belgrad üzerinden,Katalonya üzerinden gelen bir başka
haçlı kolununda direk deniz yoluyla Bizans topraklarına ulaştıkları
görülür. [33]
Bu esnadan sonra haçlı planlarının ve yol haritasının
hamiliğini biraz olsun Bizans üstlenir. Keza Bizans haçlı seferlerine sebep
olan bir taraftı ve bunu kullanması gerekiyordu. Keza yapılan antlaşmaya görede
anadoluda kazanılan topraklar Bizansa verilecekti. Bizans haçlı güüruhunu
anadoluda kaybettikleri eski yerleri tekrar almak için bir yol açıcı olarak
kullanmak istiyordu. Bu yüzdende haçlıları klasik hacı yolundansa daha kısa ve
ordunun geçişine müsait yeni bir rotadan geçmek üzere ikna ettiler. Tabiki bu
rota İznik,Ankara,Eskişehir,Konya ve Antakya gibi Selçuklu iktidarının kaynak
merkezlerinden geçmekteydi. Seferin ileri safhalarında,haçlılar toroslar
üzerinde otonom olarak ikiye bölünüp urfayı ele geçirmek istediler ki bu zaten
bizanslılarla aralarındaki ilişkinin zayıflamaya başladığı döneme denk
gelmektedir. [34].
Haçlı Seferlerini başlarda küçümseyen ve daha sonra
beklenmedik şekilde gafil avlanan Türk kuvvetleri bu yeni gelişen tehlikeye
karşı bir plan oluşturmak zorundaydılar. Sultan I.Kılıçarslan İznik kuşatması
sırasında karşıısındaki kuvveti kafa kafaya bir savaşta atlı okçuları ve süvari
avantajıyla yenebileceğini düşünüyordu fakat hesaplayamadığı bir konu şuydu ki
karşısındaki kuvvet kendisininkinden kat kat büyük,disiplinli ve ağır zırh
teçhizatına sahipti.Düşmana kayıp verdirmesine rağmen ordusunu kaybetme tehlikesiyle
karşı karşıyaydı. Daha sonra haçlı güruhunu eskişehirde açık alanda bir pusuya
düşürmeyi denedi daha büyük bir orduyla . Fakat bunda da bir kesin zafer sonucu
göremeyen Kılıçarslan, en mantıklı hareketlerden birini yaparak haçlıların
niyetlerini tahlil etmesi sonucu onları serbest bırakıp önlerindeki şehirleri
boşalttırıp su ve yiyecek kaynaklarını yokedip onlara gerilla taktikleriyle
yıpratmayı ve geçtikleri yerleri onlar geçtikten sonra tekrar ele geçirip
egemenliğini tahsis etme taktiğine girmiştir. Keza bu başarılı olmuştur.
Haçlılar levanta başlangıçtan çok daha az bir kuvvetle ve binek ve
teçhizatlarının çoğunu kaybetmiş halde ulaşmışlardır. Arkalarından Kılıçarslan
İzniği kaybetse de başkenti konyaya taşımış iç anadoluda bir selçuklu ve Türk
hakimiyeti kurup bunu eskisinden sağlam hale getirmiştir.[35]
İkinci Haçlı Seferi Kudüs odaklı değil Zengilerin Urfa
Kontluğuna son vermesi sonucu haçlıların yardım istemesinden mütevellit Urfa ve
Suriye odaklıydı. Buna mukabil Alman ve Fransız hazırlanmış iki ordu farklı
zaman ve kafilelerle Almanya ve Tuna üzerinden Macaristan topraklarından
bizansa ulaşan bir seyir izlediler. Açıkcası Konrad'ın Anadolu yürüyüşünün
planlamasına dair kesin bir şey diyemiyoruz çünkü kendisi İznikten sonra
Doryleaum denilen Eskişehir/Şarhöyük'de Sultan Mesud tarafından hezimete
uğratılıyor. Fakat muhtemelen birinci seferde kullanınlan Ankara üzerinden yolu
takip edecekti. Hezimetten sonra yanındaki birkaç beyi ve kalan iki bin atlıyla
Kral Louis'in ordusuna katıldılar. Kral Louis ise bu seferde daha güvenli bir
yol izlemek istedi . Nikaia'dan çıkan Louis Lopadion,Esseron, İzmir ve
Laodikeia ve Adalia yani Antalyaya kadar devam etmiştir yolda çok fazla
selçuklu akınına maruz kalmış ve ordusu oldukca yıpranmıştı. Antalyada aldığı
bir kararla kendisi ve muhafız himayesi gemilerle kutsal topraklara geçerken
ordunun gerikalanı karadan devam etmesi konusunda karar kılmıştır. Kara ordusu
prakanadan sonraselçuklu kuvvetleri tarafından pertaraf edilmiş ve
dağıtılmıştır. [36]
Türk kuvvetleri böyle bir istila dalgasının geleceğini
1146'nın sonlarından beri biliyorlardı. Sultan Mesud bu yüzden Bizansla barış
İmzalayıp haçlı kuvvetler daha gelir gelmez birlik olamadan onlara daha bizans
topraklarınayken saldırmakta buldu. Gerek düşmanın peşine takılan gözcü süvari
birlikleri gerek gerilla taktikleri işe yaradı ve düşmanlarını çok geçmeden
dağıttılar.Bu savaşlar yenilmez haçlı imajının dağıtıldığı savaşlar
olmuşlardır.[37]
Üçüncü Haçlı Seferinde Alman İmparator Friedrich
Regensburgda haçlı seferlerinin en büyük ordusunu toplamıştı. Ordusu takribi
15.000 ile 100.000 kişi arasındaydı.Regensburgdan yola çıkan ordu Tuna
üzerinden Macaristan yoluyla bizans topraklarına girmişti. Ordunun büyüklüğüne
güvenen Friedrich yapılan anlaşmalar sayesinde de İznik,Eskişehir,Konya ve
ordan deniz yolunu takip ederek Silifke Mersin üzerinden devam edecekti.Fakat
yol üzerinde hesapta olmayan bir kuşatma gerçekleştirdi. Ve ne yazıkki haçlı
yolculuğu beklenmedik bir şekilde sonnuçlanan haç yolculuğu sonucunda ordusu
adeta dağıldı. Oğlu antakyaya ulaştığında elinde sadece 5 bin şövalye kalmıştı
. [38]
Türk kuvvetleri bu büyük Alman kafilesi karşısında pek bir
şey yapamadılar yol boyunca taciz akınları sürsede tam bir karşılık koymak için
beklemeyi seçtiler. Konyayı müdaafaları başarısız olsada Friedrich'in ölmesi ve
Alman ordusunun dağılmaya eğilim gösteren yapısı adeta onlara büyük bir şans
sunuyordu[39]
CENK MEYDANI: SAVAŞ VE KUŞATMALAR
Kırkgeçit Muharrebesi,
21 ekim 1096'da yaşanan seferin başında halkın seferinin sonlanmasına neden
olan önemli bir muharebedir. İncelendiğinde,selçuklu casusları tarafından
kendilerinden önce giden küçük bir grup haçlının büyük bir zafer kazandığına
dair yalan haberler alan haçlı karargahının, ganimete ortak olma amaçlı Pierre
L'Hermite komutasındaki haçlılar geneli piyade bir kısmı atlıdan müteşekkil
20.000 asker yola çıktılar kamp karargahına 5 km ötedeki kırkgeçit vadisi
mevkiinden önde az sayıda şövalye arkada ise piyadeler kol halinde giderken
I.Kılıçarslan tarafından hazırlanmış büyük bir pusuya düştüler. Pusu başta
grubun başındaki şövalyeleri hedef aldı. Arkadaşları ve atları vurulan
şövalyeler gerisin geriye kaçmaya başladı. Bu kaçış piyadelerede yansıdı. Gerisin
geri kaçan haçlı ordusunu yok etmek selçuklular için zor olmadı. Savaş
bittiğinde 20 bin kişilik haçlı ordusunun 17 bini kılıçtan geçirilmişti.[41]
İznik Kuşatması 14
mayıs 1907'de başlayıp 17 temmuz 1097'e kadar süren bu kuşatma Haçlıların,
Selçuklu başkenti olan İzniği elegeçirmesiyle sonlanıyor. İncelendiğinde
havaların ısınmasıyla yola çıkan ve Maltepe'de karargah kuran I.Boemondo ana
kumandasındaki haçlılar 4.000-4.500 süvari ve 30.000 piyade ile ve bunları
takviye eden 2.000 kişilik Tatikios komutasındaki Bizans Peltast birimiyle
şehri deniz ve karadan kuşatmışlardı.[42]Bunu
haber alan I.Kılıç Arslan ağırlıklı manevra süvarisinden oluşan öncü bir
birliği önden yollayıp kendisi de Malatya kuşatmasını kaldırıp direkt İzniğe
hareket etmiştir. Ankara ve Eskişehir üzerinden bölgeye varan öncü kuvvet zaman
kaybetmeden Raymond de Toulouse'un Provanslı birliklerini vurmuşlardır.
Godefroy de Bouillon ve Robert de Flandrenin kuvvetleri İzniğin güneyine inip
Türkleri yandann vuruncaya kadar ciddi kayıplar verdirselerde bir süre sonra
ana orduyla saldırmak için daha fazla kayıp vermeden ağaçlıklara çekilldiler.
Kılıç Arslanın birlikleri bölgeye geldiklerinde yapılan ikinci bir saldırıda
surlar ve ağaçlık tepeler arasında yapıldığından ve Türklere geniş manevra
alanı sağlayamadığından mütevellit fazla kayıplardan dolayı Kılıçarslan geri
çekilmiş ve gönderdiği haberle şehri kendi kaderine bırakmıştır. Uzun süre dayanan İznik garnizonu,şehri
kurtarmaya gelen ordudanda umutlarını kestikten sonra 17 temmuz 1097'de şehir
bazı şartlar ışığında Bizanslılara teslim ediliyordu.[43]
Dorileon Muharebesi olarak
geçen Eskişehir pususu kudüse doğru yola çıkmış I.Boemondo ana kumandasındaki
30.000 haçlı askerinin Eskişehirin 56 km batısındaki günümüzdeki
Şarhöyük/Dorlion bölgesinde I.Kılıç
Arslanın 6.000-8.000'i geçmeyen okçu süvarilerden oluşan ordusu tarafından
karşılanmasıyla başladı.[44]
Alan klasik Türk taktiklerini uygulamaya daha uygun olduğundan Kılıç Arslanın
oynak ve hız okçu süvarileri Boemondo'nun norman piyade kuvvetlerine yaklaşıp
oklarını yollayıp geri çekilip bunu tekrar eden saldırı taktikleriyle kayıplar
verdirmeye başladılar. Norman Şövalyeler hızlı Türk okçu süvarisini yakalamakta
güçlük çektiler. Ciddi kayıplar vermeye başlayan norman kuvvetleri önlem olarak hemen askerlerini
sıkıca birbirlerine yaklaştırdılar ve bu askerleri asker olmayanlar ve
ağırlıklar etrafında topladılar. Selçuklu süvariler alışılagelen taktiklerine
göre ortada bulunan savasçı olmayanlar ve zırhsız piyade askerleri içine
hucumlar yapıp oklarını atıp geri çekilme manevralarına geçtiler. Boemondo
savaşçı olmayanları ve zırhsız piyadeyi korumak maksadıyla zırhlı süvari
askerlerini atlarında indirttip bir savunma hattı kurdurdu. Haçlı zırhlı
askerlerinin de savunmasiyla Selçuklu süvarilerinin hücum, ok atma, geri
çekilme manevraları sonuçsuz kalmaya başladı; çünkü okları zırhları kolay
delemiyordu. Fakat yine de Haçlı zırhsız piyadelerine ve atlarına büyük telafat
verdiler. Beomondo kendi ordu grubunu
yakında bulunan nehir kenarındaki biraz bataklık araziye çekilmesini sağladı.
Bu bataklık arazi atların hızını kestiği için Selçuklu süvarisinin hücumlarının
şiddeti azalmaya başladı. Zırhlı askerler yaya olarak zırhsız piyadeler ve
savaşcı olmayanları korumak için onlar etrafında bir daire şeklinde savunma
hatları yapmaya çalıştılar. Fakat yine de süvari hücumları ve okların verdiği
zayiat devam etti. Bazı ağır zırhlı Haçlılar ise karşı hücumlara da
girişmekteydi. Fakat Selçukluların elinde çok sayıda ok bulunması ve süvarileri
çok seri ok atmaları nedeniyle zırhlı Haçlılar bile telef olmaya başladılar.[45]
Arkadan
artçı birkliklerle desteğe yetişen haçlı kumandanları ağır zırhlılar grubu
kurup Boemondo, Tancred, Normandili Robert sol kanatta Raymond ve Flandaralı
Robert orta da ve Godfrey ve Hugh sol kanatta olarak bir hucum hatti hazırlayıp
ağır süvari hücumuna geçmeyi sağladılar. Fakat bu hücum Selçuklu ordusunu
kuşatma yerinden atmayı başaramadı. Ancak geç öğleden sonra Adhemar'ın
komutasında bir diğer Haçlı ağır süvari birliği etraftaki tepelerin ağaclıklı
yamaçlarından ve tepeler arkasından Selçuklulara görünmeden geçerek Selçuklu
süvari birliklerini arkasına doğru geçmeyi başardı ve Selçuklu ordusunun
artçılarına ve ağırlıklarına hücuma başladılar.İkinci bir ordu grubunun arkada
bulunduğundan önceden haberdar olmayan, bu ikinci ordu grubunun bu kadar çabuk
bir araya geleceğini ve bu kadar ağır bir darbe indireceğini beklemeyen;
askerlerinin oklarının ve kılıç darbelerinin kalın Haçlı şövalye zırhlarına
karşı etkili işlemediğini gören ve bu nendenle birleşen Haçlı ordusuna
çıkışamayacağını anlayan Sultan Kılıç Arslan Selçuklu ordusunu epeyce telef
vererek ve hatta hazinesini de geri de bırakarak geri çekmek zorunda kaldı.[46]
Antakya Kuşatması ekim
1097 de haçlı kuvvetleri Asi nehrini uzun süredir yaptıkları bir köprü
vasıtasıyla aç perişan Antakya Kalesi önlerine gelmeye başlamışlardı.
Yapacakları öncelikli iş kuşatmanın sol kanadına Malregarde dedikleri savunma
kalesini inşa etmek oldu . Bu kalenin kuşatmayı Harim kalesinden gelecek
selçuklu saldırılarına karşı korumasını umut ediyorlardı.O zaman kale
komutanı Türk asıllı, 1085'de Antakya'yı fetheden Büyük Selçuklu Devleti sultanı Melikşah'ın bir gulam emiri olan
ve onun tarafından yaklaşık 1090'de Antakya Emiri olarak tayin edilen Emir Yağı-Sayan'dı. Arap tarihçi Ali ibn el-Esir'in çok ayrıntılı olarak
verdiği gibi, Haçlı ordularının gelişini önceden haber alan Emir Yağı-Sayan
şehirde yaşayan Hıristiyanların dindaşlarına yardım etmesinden korktuğu için
bütün Hıristiyan erkekleri ufak bir hile ile kale dışına çıkarttı.[47]
Haçlılar ordusu birkaç gruba bölünüp surlerin önünde değişikk ordugahlar
kurdular. Beomondo kendi birlikleri ile "San Pavlus Kapısı" önündeki
sektörün komutasını aldı. Raymond de Saint-Gilles ordusu ile "Köpekler
Kapısı" önünde yer aldı. Raymond'un sağında Godfrey de Bouillon birlikleri
ile "Dük Kapısı" önünde idi. Ordunun geri kalan birlikleri
Beomondo'nun gerisinde konumlandılar ve komutanların kararından sonra sevk
edilecekleri mevkilere yerleşmek için beklemeye koyuldular. İki kale kapısı
("Köprü Kapısı" ve "San Jorj Kapısı") önlerinde geçici
olarak Haçlılar birlikleri mevzi almadılar. Haçlılar istikhamcıları hemen Asi
Nehri üzerinde Godfrey de Boouliion'un kampından surlar altında bulunan
mevkilere tahta botlardan bir köprü yapmaya koyuldular. Bu köprü hazırlanınca
Haçlılar nehrin üzerinden geçerek nehrin güneyindeki surlar ile nehir arasında
mevziler kurdular ve İskenderun ve Samandağı yönünden şehre gelen
yolu kestiler.[48]
Yağısıyan'ın kalede emrinde 6.000 veya 7.000 askeri
bulunuyordu. Buna karşılık haçlı kuvvetlerinin 30.000
civarı şövalye ve asilzadelerin ağırlıkta olduğu bir ordusu bulunuyordu. Aralık 1097 başında Haçlılar ordusunun elinde hiçbir yiyecek
ve iaşe stoku kalmamıştı. Buna karşılamak için iaşe toplama birlikleri kurulup
etrafa, hatta Halep cıvarlarına kadar,
yayıldılar. Keza önlerinde çetin bir kış geçireceklerdi.Şubatın gelmesi ile Antakya'da başlayan lkbahar Haçlılar ordusu
için erzak ve iaşe durumunu biraz iyileştirdı. Haçlılara refakat eden Bizans
generali Tatikios Haçlılar ordusuna daha önce verdiği nasihatları yenileyerek
kaleyi yakından kuşatip saldırı ile alma plani yerine uzaktan kaleyi tecrit
edip bloke etme stratejisinin uygun olacağı hakkındaki tavsiyelerini yeniledi.
Fakat Haçlılar ordusu komutanları yine de Bizans generalinin tavsiyelerini bir
kenara ittiler. Bunun üzerine Tatikios Haçlılar ordundaki görevinden ayrıldı ve
Konstantinopolis'e geri döndü.Tam o sıralarda Haçlılar ordugahına Rıdvan
komutasında bir büyük Türk ordusunun toplanmakta olduğu ve bu ordunun hedefinin
Haçlılar ordusunun Antakya Kuşatması'nı kırmak olduğu haberleri ulaştı.[49]
Şubat'ta
yürüyüşe başlayarak Antakya yakınlarinda Halep'den 55 km batıda olan Harem şehrine geldi. Burada Haçlılar askeri kampına taaruza
hazırlandılar. Haçlılar ordusu bu gücün gelişi haberini alır almaz Beomondo'nun
tekliflerine göre bir savunma planı hazırladılar. Haçlılar piyade güçlerinin
ordugahı korumasını ve 700 kadar şövalyeden oluşan ağır süvari birliğinin bir
gece baskısı yapmasını planladılar. 8 Şubat akşamı şövalyeler ağır süvari
birliği Asi Nehri üzerine kurulan sallardan oluşan köprüden geçerek "Demir
Köprü Kavşağı"'na yönelik Müslüman destek birliğinin arkasından müslüman okçuların
saf tutması önleyecek şekilde gayet süratle bir süvari akşam baskını yaptılar.
Sonra şövalyeler geri çekilip Halep ordusunu gayet dar ve Müslümanların asker
sayısı üstünlüğünü kullanıp iki yandan saldırı yapmalarına imkan vermeyen küçük
bir düzlüğe girmesine izin verdiler. Bu dar araziye giren Halep hafif suvari
birliğine Haçlılar tekrar cepheden dörtnala bir ağır süvari taaruzuna geçtiler.
Helep Meliği'nin hafif süvari ordusu buna karşılık vermeyerek dağıldı ve
düzensiz bir şekilde Halep'e doğru geri çekilmeye başladı. Halep ordusunun
düzensiz geri çekilmesi sırasında Harem şehri kalesinde bulunan Halep askerleri
de paniğe kapıldılar ve kaleyi boşaltıp diğer geri çekilenlerle Halep'e
döndüler. Haçlılar ordusu birlikleri böylece Harem kalesini de ellerine
geçirdiler. Yağı-Sayan ise kaledeki askeri gücünün hemen hepsi ile kaleden
huruç hareketi yaptı ve Haçlılar piyadelerinin savundukları ordugahlarına
saldırıya geçti. Bu saldırıya karşı kendilerini güç savunan Haçlılar piyadeleri
öğleden sonra geri çekilmeye başladıkları sırada ordugaha Haçlılar
Şövalyelerinin Rıdvan'ın destek gücünü dağıttığı haberi ulaştı. Bu haberin ne
olduğunu hemen anlayan Yağı-Sayan ordusunu düzenli olarak tekrar surlar
gerisine çekmeyi başardı. Böylece komutanlarının yeteneksizliği dolayısıyla
Rıdvan'ın gönderdiği hafif süvari ordusu Haçlılar ordusu ile yaptığı muharebede
Haçlılar ordusu tarafından mağlup edildi.[50]
Bir türlü ele geçirilemeyen Antakya belkide
ermeni asıllı Firuz isimli bir komutanın hiyaneti sonucu düşecekti. 2 Haziran günu öğleden sonra Beomondo Firuz ile anlaştığı
planı işleme soktu. Bu plan yapıldığı gibi aynen icra edildi. Beomondo, ve
küçük birliği "Iki Kizkardes Kulesi"'e tırmmanip kulenin içine girip
sonra yandaki surlardan ilerleyip diğer birlikleri surların üzerine çektiler.
Sonra da surlarda bulunan nisbeten küçük kapıyı etrafta saklanan bir Haçlılar
birliğine açtılar ve takviye alan birlik büyük kale kapılarına doğru ilerlemeye
başladı. Bu sırada şehir komutanı Yağı-Sayan kaçıp ortadan
kaybolmuştu. Iyi bir lider olabilecek komutanlari olmadan kale savunucuları
önce surların üzerine sonra şehre giren Haçlılar birliğini geri atmak ve
onlarin sur kapısına erişmelerini önlemek için yaptıkları mücadelelerde mağlup
oldular. Haçlıları söküp geri atamadılar. Şehir sokakları içinde ilerleyen
Haçlı birliği şehirde yaşayan Hristiyan ailelerin kılavuzluğu ile şehrin büyük
kapıları olan "San Jorj Kapısı"nı ve "Köprü Kapısı"'nı
açtılar. Bu büyük kapılar önünde bekleyen büyük Haçlılar ordusu şehre girdi.
Haçlıların bu büyük birlikleri şehre girip pek az savunucu direnişi görüp şehre
yayılıp şehrin sokaklarını ellerine geçirmeye başladılar.
İkinci Dorileon Muharebesi 25 Ekim 1147 tarihinde İkinci Haçlı seferi'nin başlangıcında
gerçekleşti. Eskişehir yakınında yapılan bu
savaşta Selçuklu Sultanı I.Mesud komutasındaki Anadolu Selçuklu ordusu İkinci Haçlı Seferi'inde iki koldan Anadolu'da ilerlemekte olan ordularından bir kolu olan Alman Kralı III. Konrad komutasındaki çoğunluğu Almanlardan oluşan bir orduyu hemen
tamamiyle imha etmiştir.[51]
Friedrich Barbarossa Eskişehir civarına
gelmişti. Bu kol disiplinsizliği ve tavsiye dinlememesi ile tanınmıştı.
Anadolu'yu ve Selçuk ordularının stratejilerini ve taktiklerini iyi bilen I. Manuel Komnenos'un açıklama ve
tavsiyelerine sanki hiç kulak asmamışlardı. Manuel, bu ordulara erzak
sağlamakla beraber, taze besin maddelerinin (insan ve hayvan) ve suyun
tedariğinin çok zor olacağını bildirmiş ve tedarikli olmalarını tavsiye
etmişti. Ayrıca beklenmedik anlarda ortaya çıkan Selçuklu süvarilerinin
saldırılarına karşı tedbirli olmalarını salık vermişti.[52]
Bu ordu
süratle Anadolu'da ilerlemiş ve yeterli erzak taşımadığı için Eskişehir civarında Dorileon ovasında
taze erzak ve su bulmak için bir kamp kurup mola vermişti. Hiç ayrıntılı keşif
yapmadıkları için kendilerini takip eden Sultan I. Mesud komutası altındaki
Selçuklu ordusunun yakında olduğundan haberleri bulunmamaktaydı. Alman
Haçlıların yaptıkları kampta, süvari baskınlarına karşı emniyet tedbiri
alınmamıştı. Selçuklu süvari kuvvetlerinin baskınları ve I. Mesud'un ordusunun
hücumları ile 20.000 kişilik bu Alman ordusunun neredeyse tamamı imha edildi.
III. Konrad ve Svabiya Dükü Friedrich 2.000 kadar atlı şövalye ile Selçuklu
ordusuna karşı koyabildiler ve kaçmayı başardılar.[53]
Honaz Dağı Muharebesi İkinci Haçlı Seferi sırasında 8 Ocak 1148'de Fransız Haçlı
orduları İkinci Dorileon Muharebesi'nde yenilip kaçmakta ve devamlı Selçuklu
hücumlari ile gayet küçülmüş Alman Haçlı ordusu kalıntıları hakkında haberi
aldılar.28 Aralık'ta VII. Louis ve Savoy Kontu idaresindeki ana Haçlı ordusu
Menderes vadisinden Antalya'ya gitmek için yürüyüşe geçti. 1 Ocak'ta bir
Selçuklu pusu gücüne galip geldikten sonra 3 Ocak'ta Leodakia'ye eriştiler. Ama
şehrin Bizanslı valisi Haçlıların şehre girmelerine engel oldu. Haçlı gücü 8
Ocak'ta Honaz Dağı'nın etrafını geçmek için "Kazık Belini" geçmeleri
gerekmekte idi.[54]
Burada
olan Honaz Dağı Muharebesi o zamana kadar Fransızları çok önünden gidip
Haçlıların takip edecekleri güzergahtaki hayvan ve insan iaşe maddelerini
tahrip eden bir Selçuklu ordusu ile Haçlıları uzaktan
takip eden diğer Selçuklu ordusunun birleşmesi, geçitin yüksek iki tarafını
tutması ve bu dar belden geçmeye çalışan Fransız Haçlı ordusuna hücuma
hazırlanması ile başladı.Fransız Haçlı ordusu öncülüğünü ağır süvari şövalye
birlikleri yapmakta; ortada ağırlıklar ve koruma birlikleri ve en arkada da
piyade birlikleri ile Kral VII. Louis ve ona refakat edenler bulunmaktaydı. Yapılan plana göre
bütün birlikler geçide gelince geçide girmeden birbirini bekleyecekler ve sonra
planlı ve koordineli şekilde bu tehlikeli geçidi geçmeye başlayacaklardı.[55]
Ama
öncü ağır süvari birlikleri, Geoffroy de Poitevin Rancon komutası altıında, bu
geçiti geçmeyi kolay görüp; planlandığı gibi arkadaki birlikleri beklemedi;
geçite hemen girdiler; bu yeni kararlarını arkadakilere de hiç haber vermediler
ve geçidi hiç mukavemet görmeden geçtiler.Artçı birlik geçitin arkasını korumak
için hazırlandı ve belki ağırlıklar geçtikten sonraki gün geçide girmeyi planlıyorlardı.Geçidin
10 km uzunlukta ve yokuş olması dolayısıyla çok yavaş ilerleyen ağırlıklar kolu
ve koruma birlikleri geçitte yalnız bulunmakta iken Selçuklu ordusu iki
yamaçtan hızla inerek hücuma geçti. Önce oklarını kullanıp Fransız Haçlıları
birliklerinin düzenin bozulmasına neden oldular. Ağırlıklar refakat eden koruma
birlikleri ve ağırlık bakıcıları Haçlılar taşınan iaşe, eşya ve malzemeleri
unutup, can kaygısı ile saklanmaya ya da direnmeye koyuldular. Yükseklerden
inen Şelcuklu hafif süvari ordusu geçit yoluna indikten sonra ok ve yaylarını
bir tarafa koyup mızrak ve kılıçla hücuma geçtiler. Bu geçitin bir yanı
uçurumlu olarak kayalıklı derin bir vadiye bakmakta idi. Paniğe kapılan
Haçlılar ordusunun askerleri, atları, arabaları ve ağırlık eşyaları bu geçidin
kenarındaki uçurumdan derin vadiye doğru aşağı yuvarlanmaya bașladı.[56]
"Odo
Deuilli" bu grubun ortasında bulunup bu birliklerde çıkan paniği görmüştü.
Dörtnala geriye gitti ve geçit başında bulunan VII. Louis'yi durumdan haberdar etti. Kral ve artçı süvariler duruma
müdahale etmek için geçide girdiler. Ama Fransız Haçlılarının zırhlı ağır
süvari hücum taktiğini yokuş olan geçitte uygulanması imkansızdı. Fransız
Kralına refakat eden elit kral muhafızları büyük zayiat verdiler. Louis bir
kaya üzerine tırmanıp saklandı ve Selçuklu ordusu kendisini tanımadığı için
kendi hayatını kurtardı.Ama Kralın bu hücumu ve öncülerin bazılarının da geri
gelmesi bazı ağırlıkların kurtarılmasına neden oldu. Akşam bastırdığında
geçitte kendini kurtarabilenler geçitten çıkmaya başladılar.Bu kuşkusuz çok
ağır bir yenilgi olmuştu.[57]
Konya Muharrebesi Üçüncü Haçlı Seferi sırasında Kutsal
Topraklara doğru giden Frederick Barbarossa'nın kuvvetleriyle Türk
ordusu arasında 18 Mayıs 1190'da gerçekleşti.Anadolu'da Türkler sürekli olarak
Alman kuvvetleri taciz ettiler, pusuya yatarak vur-kaç taktikleri kullandılar.
Buna ek olarak iaşe de tükeniyordu. Buna rağmen haçlılar Konya'ya ulaşana kadar yürüyüşlerine devam ettiler. Frederick
şehri almakta ısrar etti, böylece 17 Mayıs'ta ordu şehrin dışında
"sultanın bahçesinde ve bağlarında" kamp kurdu. [58]
18
Mayıs'ta İmparatorluk ordusu Kutbeddin'in ordusuyla bir meydan savaşına girdi.
Barbarossa ordusunu ikiye böldü, birisi oğlu Frederick tarafından komuta
ediliyordu, şehre önemli saldırı yapacaktı; diğeri de kendisi tarafından
yönetiliyordu ve Türk ordusuna karşı meydanda çarpışacaktı. Şehir kolayca düştü
ama savaş meydanı çok karışıktı ve imparatorun ordusundan daha büyük Türk
kuvvetlerini mağlup etmesi gerekiyordu. Askerlerine şöyle söyledi: "Ama
neden oyalanıyoruz, neyden korkuyoruz? Mesih hükümdardır. Mesih fetheder. Mesih
komutandır" Sonunda Türk ordusu Alman kuvvetlerinin merhametiyle şehri
terkedip kaçtı.Zafer sonrasında, haçlılar şehirde beş gün dinlendi ve 23
Mayıs'ta yürüyüşlerine devam ettiler. Kendilerini korumak için Türk rehineleri
aldılar. İmparatorluk ordusunun büyük başarısı Selahaddin'i alarma geçirdi.
Hatta Suriye limanlarının duvarlarını, haçlılar ona karşı kullanmasınlar diye
yıktırdı. Fakat bunun gereksiz olduğu 10 Haziran'da görüldü. Barbarossa Göksu ırmağından geçerken boğuldu. Ordusunun çoğu dağıldı.[59]
SONUÇ
Görüldüğü
üzere haçlı kuvvetlerinin Anadolu üzerine yaptıkları savaşlarda savaşları
genelde sayı üstünlüğüyle kazandıkları göze çarpıyor. Saldırgan Türk
kuvvetlerine karşı ağır zırhları ve ağır süvarileri de dayanmalarının bir
nedeni olarak göze çarpıyor. Fakat böyle olsa da yine de Türklerin karşılarındaki
kalabalık haçlı kuvvetlerine karşı özellikle İkinci Haçlı Seferlerinde
aldıkları galibiyetlerle görülüyor. Savaşlarda haçlıların savunma,kargı savaşı
ve ağır süvari taktiklerindeki, Türklerinde baskın, okçuluk, hız ve manevra
konusundaki başarılarıyla öne çıkıyorlar.Seferlerin çoğunda Haçlı güruhların
düzen, komuta ve yapılanma sistemlerinde Frenk ordu sisteminden Bizans ve Türk
sistemlerine öykünen bir şekil aldığını görüyoruz. Buda kuşkusuz yeni bir Haçlı
stilini gözler önüne seriyor. Türk sistem ve yapılanmasında etkin bir değişim
gözlenmese de ağır süvari yapılanmaları kargı teknikleri ve gelişimine bir önem
verildiği bariz farkediliyordu.
Yapılan savaşların anadoluda kendiliğinden bir haçlı ve sarazen paralı
asker piyasası oluştuduğu unutulmamalıdır. Özellikle Haçlıların kullandığı
Turkopole ve Türklerin kullandığı
Mutetaviye kuvvetleri buna örnektir. Toparlarsak Anadoluda geçen Haçlı-
Türk savaşlarında taktik olarak bir Haçlı galibiyeti söz konusu gibi görülüyor.
Fakat gerek seferler sonucu bir sonuç elde edilememesi ve Haçlı kuvvetlerin bir
şekilde dağıtılması göz önüne alındığında Stratejik bir Türk zaferinden söz
edilebilir. Son olarak iki tarafında başarısızlık nedenleri hakkında bir şey
söylemek gerekirse; Haçlıların düzenli bir ordudan çok güruh olma ve
karşılarında kendilerinden daha gelişmiş bir savaş teknolojisi olması buna
mukabil karşılaştıkları savaş tarzına yabancı olmaları kayıplarının ana
nedenlerindendir. Türkler ise kısmen birlik olamama ve Sayısal ve zırhsal
olarak karşıdan zayıf olmaları savaşların kaderini etkilemiştir.
KAYNAKÇA
- Pointing Clive , Dünya
Tarihi, İstanbul, 2011
- Demirkent
Işın , Türkiye Selçuklu Hükümdarı: Sultan Birinci
Kılıçarslan, Ankara 2014
- Turan Refik ,
Selçuklu Tarihi, Ankara, 2012
- Nicolle David ,
Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011
- Nicolle David, ikinci
Haçlı Seferi, İstanbul, 2014
- Nicolle David, Üçüncü
Haçlı Seferi, İstanbul, 2011
- Nicolle David,
Haçlılar Çağı'nda Bizans,Balkan Ve Macar Orduları, İstanbul, 2013
- TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, C VII-IX
[2] Clive
Pointing, age, s. 310
[3] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.14
[4] David
Nicolle, age, s.14
[5] David Nicolle, age, s.15
[6] David Nicolle, age, s.15
[7] David Nicolle, age, s.15
[8] David Nicolle, age, s.15
[9] David Nicolle, age, s.16
[10] David Nicolle, age, s.16
[11] David
Nicolle, age, s.17
[12] Işın
Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı: Sultan Birinci Kılıçarslan, Ankara 2014,
s.25
[13]
Yağısıyan,TDV İslam Ansiklopedisi, 2013, C.XLIV, s.177-179
[14] Rıdvan
b. Tutuş, TDV İslam Ansiklopedisi, 2008, C.XXXV, s. 49-50
[15]
Kürboğa, TDV İslam Ansiklopedisi, 2002, C.XXVI, s.562-563
[16] David
Nicolle, İkinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.17
[17] David
Nicolle, age, s.18
[18] David
Nicolle, age, 2014, s.22
[19] David
Nicolle, age, 2014, s.22
[20] David
Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.18
[21] David
Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.19
[22] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.20
[23] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.21
[25] David
Nicolle, age, s.22
[26] David
Nicolle, age, s.24
[27] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.24
[28] David
Nicolle, age, s.26
[29] David
Nicolle, age, s.28
[30] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.30
[31] David
Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.23
[33] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.34
[34] Işın
Demirkent, age, s.29
[35] David
Nicolle, age, s.29
[36] David
Nicolle, İkinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.33-36
[37] Refik
Turan, Selçuklu Tarihi, Ankara, 2012, S.299-300
[38] David
Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.33
[39] David
Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.34
[41] Işın
Demirkent, age, s.31
[42] Işın
Demirkent, age, s.32
[43] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.32
[44] Işın
Demirkent, age, s.34
[45] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.36
[46] David
Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.37-40
[48] David
Nicolle, age, s.49-52
[49] David
Nicolle, age, s.53
[50] David
Nicolle, age, s.53-55
[52] David
Nicolle, İkinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.40
[53] David
Nicolle, age, s.41
[54] David
Nicolle, age, s.42
[55] David
Nicolle, age, s.43-44
[56] David
Nicolle, age, s.44-47
[57] David
Nicolle, age, s.47-50
[58] David
Nicolle, age, s.42
[59] David
Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.43-44