25 Şubat 2016 Perşembe

HAÇLI SAVAŞLARI ANADOLU SAFHASININ TAKTİK VE TEKNİK TAHLİLİ


HAÇLI SAVAŞLARI ANADOLU SAFHASININ TAKTİK VE TEKNİK TAHLİLİ,  ÖĞR.ANIL UZUN




ÖZET
Çalışmamız Türk literatüründeki haçlı seferlerinin askeri tahlilinin bir bütünsellik içinde akademik ortama sunulmak üzerine hazırlanmıştır. Daha öncede konu hakkında bazı çalışmalar eser ve makalelere konu olmuştur fakat toplu ve geniş anlamda tüm yönleriyle ele alan çalışmalar yok denecek kadar azdır. Çalışmanın bu minvalde genel hattı, haçlı seferlerinin siyasi, sosyal, dini yönlerinden çok  askeri kumpanyaya ve bu kumpanyadaki kumandanlar, ordular, sefer planlamaları,savaş ve kuşatmalara odaklanarak bu yol haritası üzerinde ilerleyecektir.Bu amaçla David Nicolle gibi askeri tarih uzmanlarının, Işın Demirkent,Refik Turan gibi Müslüman tarihçilerin,Clive Pointing gibi hristiyan genel tarihçiler ile TDV İslam Ansiklopedisiyle bir çok kilise kaynaklı bilgi bulunan çeşitli sanal sözlük kaynakları incelenmiştir. Yöntem olarak bizzat milli kütüphaneler yoluyla, kitapları kişisel olarak edinerek ve sanal bilgi arşivlerini araştırmak zuretiyle akademik mercilere sunulmak üzere hazırlanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Haçlı Seferleri,Haçlı Kuşatmaları, Taktik Ve Teknik Analiz

ABSTRACT
The study is prepared to present the analysis of military of the Crusades in a wholeness in the Turkish literature. In literature, there has been done various research about the topic; however, there is not enough study that considers the issue with its all aspects. Therefore, instead of focusing on the social, political, religious ways of the Crusades, military campaign, the commanders, armies, the expedition plans, war and siege were examined. For this purpose, military history experts such as David Nicolle, Muslim historians such as Işın Demirkent, Refik Turan, Cristian general historians such as Clive Pointing, and Encyclopedia of TDV Islam with multiple sources with information based on church were analysed. The study is personally prepared by National Library, personally obtaining books and from data bases of the archives.

Key Words: Crusades, Crusader Sieges, Tactic And Technical Analysis
Giriş

Haçlı Seferleri orta çağın en büyük siyasi, askeri, dini,  sosyal ve ekonomik olaylarından biridir. Hiç kuşkusuz bu hareketin çekirdek noktası askeri kumpanya ve yapılan savaşlardır. Bu çalışmada üstünde durduğumuz nokta bu seferlerin Anadolu safhasının taktik ve teknik değerlendirmesidir.     Bu minvalde, çalışmanın kapsamı kumpanyanın Anadolu üzerinden gerçekleştiği ilk üç haçlı   seferini kapsamaktadır.


KARAR MEKANİZMASI: KOMUTANLAR



Günümüzde olduğu gibi geçmişte de kumandanlar bir ordunun en önemli mekanizmalarından birisidir. Tarihte bir çok örneğinde görüldüğü gibi büyük bir ordu, size düşman karşısında kesin bir galibiyet getirmiyor. Bir kumandanın liderlik, öngörü, tecrübe, zeka ve soğukkanlılık gibi erdemlere sahip olmazı lazımdır. Askeri pratikte ise savaş alanı seçimi, askerinin durum ve teçhizatına hakimiyet, tahkimat ve savunma, ikmal ve tedarik düzeni, hücum formasyonları vb. konularda yüksek bilgi ve tecrübeye sahip olma gerekliliği sefer ve savaşın kaderini büyük ölçüde etkilemektedir.[1] Haçlı seferlerine katılan komutanların özeline inmeden genel bir tahlil yapmak gerekirse anadolu üzerinde mücadele etmiş ilk 3 seferde de kral ve sultanlardan çok ana komuta ve savaş yükünü atabey,kont,dük ve prens bazında çekildiği görülür. Tabi ki Anadolu Selçuklu devleti bazında I.Kılıçarslan, Mesud, Eyyubiler'de Selahaddin gibi muzaffer sultanlar vardır buna yine haçlı tarafından da birkaç örnek eklenebilir fakat. Mücadelenin genelde kürboğa, yağsıyan, rıdvan, bohemond, raymond gibi prens,atabey,vezir ve komutanlar çevresinde gelişmiştir. Bunun nedeni olarak açıkca seferin ilk başlarda ciddiye alınmamış bir hareket olduğu ve devletlerin daha büyük sorun ve gayelerinin olduğundan düşünülebilir.[2]

Haçlı seferlerinde mücadele eden komutanlara özelinde bakmak, onları anlamak seferin gelişimi ve başarısını anlamakta taktik ve teknik perspektifte değerlendirmekte bize yardım edecektir. Çünkü komutanların kişisel hedefleri, zafiyetleri ve kabiliyetleri savaşların sonunu bizzat etkilemiştir. Birinci haçlı seferinin haçlı kumandanları incelendiğinde aralarında kral seviyesinde kimse yoktu. Genel yapılanma birkaç askeri birliğin birleşmesinden ve bunlara komutanlık eden asillerden oluştuğundan, yüksek komuta kademesi bulunmuyor birleşmiş eşit kumandanlar bulunuyordu.[3] Bunlardan en etkililerinden Taranto Prensi Bohemond güney italya'nın meşhur norman fatihi Robert Guiscard'ın oğlu olan Bohemond - ki gerçek ismi Marc'tır Bohemond lakabıdır- güçlü düşmannları yenmeye ahdetmiş, müthiş bir savaşcı ve düzenbaz bir siyasetciydi .Küçük yaşta babasının paralı askerlerini komuta eden Bohemond askeri ilgi ve genişlemesini bizans üzerine yapılandırmak istedi, fakat birkaç çarpışmada Bizans imparatoruna yenildi. Tam da  böyle bir zamanda gelen papalığın sefer çağrısı, onun için bir fırsattı. Emrindeki haçlı birliği küçükse de, askeri başarıları ciddiydi.[4]

Raymond de Saint-Giles, kuşkusuz sahip olduğu Toulouse kontu, Provence Markisi, Narbonne Dükü ve Saint-Gilles Kontu unvanlarıyla sefere katılan en varlıklı ve savaşçılığıyla nam salmış bir soyluydu. Dini şevkle hareket eden Raymond'un ordusu büyük, iyi teçhizatlı ve özellikle kuşatmalarda uzmandı. Fakat kendilerinden beklenen düzeyde bir askeri başarı gösterememişlerdir.[5] Godefroy de Bouillon, aşağı lorraine dükü, malının büyük kısmını satıp geri dönmek ümidi olmadan kutsal topraklara giden birisi. Kudüs kuşatmasına kadar o ve birliği anadolu kısmında önemli bir başarı gösteremese de Kudüste büyük rol oynayan bir kumandandı. [6] Kont Robert de Flandre, Flandre kontluğunun verdiği avantaj olan muazzam bir servet ve güçlü şovalyelere sahipti . Doğuya geri dönmek isteyerek dini bir şevkle gitti.[7] Normandiya Kontu Robert sefere bizzat İngiltere kralının oğlu olma ünvanıyla katıldı. Anglo-Sakson birliğiyle dahil olan prens seferin etkili kumandanlarından oldu .[8]Baudoin de Boulogne  kardeşleriyle haçlı yemini etmiş başarılı bir komutandır. Başlangıçta asgari askeri güce sahip çok ihtiraslı bir karakterdi . [9]

Kont Etienne de Blois sefere gönülsüz çıkan ve yarıda bırakan, önemsiz bir komutandı. Fakat haçlı güruhun içinde birden yükselen zalimliği ve savaşcılığıyla ün yapmış komutanlarda vardı.Tancrede gibi. Tancrede ki kendisi Taranto Prensi Bohemond'un yiğeni olarak bilinir. Sefer süresince etkili süvari akınlarını yönetmesiyle bilinir. Taht naipliği yaptığı sırada müslüman topraklarına yaptırdığı akınlarla hatırlanır bir komutan olmuştur. [10]
Sefere hristiyan tarafından sadece avrupalı haçlı komutanlar değil, bizanslı ortodoks liderlerde aktif olarak icab etmişlerdir. Bunlardan ilk öne çıkanı İmparator I.Aleksios Komnenos'dur. Askeri hayatına bir general olarak başlayan Aleksios, bir darbeyle başa gelmiştir. Askeri anlamda değerlendirmek gerekirse konumuz gereği, savaşcı bir aile olan dukaslardan gelmiştir. Kısmi başarısını askeri ve diplomatik başarılarına bağlamak mümkündür . Özellikle askeri ve diplomatik zekasından esintileri çalışmamızın devamında göreceğiz. Seferlerin bir diğer bizans merciiside kuşkusuz Bizans baş kumandanı Tatikios'dur. Kendisi kölelikten en yüksek rütbelere erişmiş bir Türk'dür. Balkanlarda Normanlara,Peçenek Türklerine  Anadoluda ise Selçuklulara karşı başarılı mücadeleler vermiştir. Seferin büyük bölümünde haçlı kuvvetlerine eşlik etmiş Tatikios, bir çok şehri imparator adına teslim almıştır. [11]

Birinci haçlı seferinin ayrışık İslam birliğinin belki de en önemli komutanı Anadolu Selçuklu Sultanı I.Kılıçarslan'dı. Her ne kadar köylü haçlılara karşı kazandığı zafer dışında büyük bir zaferi olmasada, haçlılar üzerine icra ettiği gerilla kumpanyası ve müşterek taaruzlarla kendinden katlarca büyük haçlı güruhunun kutsal topraklara sadece 50 bin kişi gibi başlangıç sayısına göre minimal bir sayıyla ulaşmasının ana müsebbiblerindendi. 1107'de ölen I.kılıçarslan ölümünden önceki zamanda izlediği politikalarla anadolunun birinci haçlı güruhunun geçişi sonrası tekrar toplanıp örgütlenmesi ve sonnraki haçlı seferlerine set olmasına sebep olan ana karakterlerdendir.[12] Yağısıyan haçlı seferleri sırasında hala konumunu koruyan, Gaziantep yakınlarındaki Tel Beşir ile Suriyedeki Menbic'i de içine alan bölgeyi kontrol eden bir Erken Selçuklu valisiydi. 1095'te halebi ele geçiren Tutuşoğlu Rıdvanla aralarında ciddi bir düşmanlık vardı. Bu düşmanlık ve birleşememe birinci haçlı seferinin neticelerini derinden etkiledi.[13]
Tutuşoğlu Rıdvan Eski Suriye Selçuklu devleti hükümdarı Tutuşun oğludur. Uzlaşmaz tavrı ve devamlı düşman kazanan siyaseti yüzünden Fatımilerle dahi müttefiklik yapmaya yeltenmiştir. Haliyle bu sünii tarih müelleflerinin ondan hoş bahsetmemesine sebep olan bir durumdur. Haçlılara karşı fazla başarılı olamamamışsa da öldüğü 1113 yılına kadar gücünü korumuştur. [14] Kürboğa belki de birinci haçlı seferinin levant ayağının en önemli ve belirleyici olmuş islam komutanlarından birisidir. Musul Atabeyi olarak Büyük Selçuklu Sultanı Berkyaruk'un çıkarlarını gözetmek amaçlı bölgede hazır bulunan Kürboğa Selçuklu asilzade ve valileriyle tam bir birlik ve etkileşim kuramamış,Antakya önünde aldığı nedenlerini daha sonra inceleyeceğimiz yenilgiyle de itibarını azaltmıştır. [15] Seferin filistin safhasında etkinlik göstermiş bazı fatımi komutanlarını çalışmamızın konu sınırları dışında oldukları için çalışmamıza eklememeyi tercih ediyorum fakat kendileri hakkında bilgi sahibi olunmak istenirse, TDV İslam Ansiklopedisi ve David Nicolle'ün ''Birinci Haçlı Seferi 1096-99'' isimli eserinin 19. sayfasında kendileri hakkında bilgi bulunmaktadır.
İkinci Haçlı Seferi'ne bakıldığında ise katılan kumandanlarda tekilleşme görürüz keza savaş merkezi krallar ve onların altındaki daha düzgün ve teçhizatlı kuvvetler ile olmuştur. Sefere ''konuk şövalye'' olarak katılan III.Konrad, I. Frederich'in oğlu şövalye ruhlu bir insandı. Taht varisliğinin sancılı zamanları ve iç savaşlar ona askerlik hakkında çok şey öğretti. Kuşkusuz Konrad fikirleriyle Haçlı Seferlerine daha emperyal bir hava kattı.[16]1120 doğumlu Fransa Kralı VII. Louis,Konrad'a göre daha küçüktü ve sefere eşi olan kendinden daha hırslı Akitanyalı Eleanora ile katılıyordu. Duyarlı ve çok dindar bir adamdı . Sefere dini tutkularla katılmış olması mümkün. Louisin askeri taktik geçmişi ile ilgili bir şey söylemek için daha çok erkendi keza kendisi sefer öncesi genç ve toydu.[17] Seferin Filistin kısmında faliyet gösteren III. Baudoin'i çalışma düşü tuttum fakat hakkında David Nicolle'ün ''İkinci Haçlı Seferi 1148'' isimli eserinin 19. sayfasında bilgi bulunabilir.

Seferin Anadolu kısmında sahne almış İslam kumandanları genelde Türk ve Selçuklu bakayasıdır. Bunlar Sultan Mesud verimli hilal ve biraz üstündeki Güneydoğu Anadoluya giren eğemenlik alanlarıyla Zengi Kardeşler olarak söylenebilir Özelinde bakarsak I.Mesud Rükneddin ibn-i Kılıçarslan, babası muzaffer I.kılıçarslanın ölümü sonrası çıkan taht kavgaları silsilesinden sağ çıkmayı başarıp tahta geçmiştir. İktidarının ilk seneleri bu kavgalarla geçerken, Danişmentli kayınpederiyle yaşadığı ayrılıklar bir süre tahttan inmesine sebep olsa da karşılıklı anlaşmalarla tahtına geri dönmüş, konyayı önemli bir merkez yapmış ve ülkeyi aldığından daha iyi yerlere getirmiştir .Bu çalkantıları yaşayan ve at üzerinde haddinden fazla zaman geçiren I.mesud haliyle alanında başarılı ve iyi bir komutan ve lider olarak öne çıkıyor. Onun veya komutanlarının vur-kaç taktikleri ve süvari baskınları konusunda uzman olduğu bariz bellidir.[18]

Ebu'l kasım el-Melikü'l Adil Nureddin Mahmud ibn-i Zengi yada kısaca Nureddin Zengi Selahaddin eyyübiye kadar haçlı karşıtı örgütlenmenin lideriydi. Haçlılara karşı birleşik bir cephe oluştururken yaptığı mücadele gereksede haçlılara karşı bir serhat beyi oluşu ona haçlılar ve muharebeler hakkında çok fazla tecrübe kazandırmıştır. Ağabeyi Seyfeddin Gazi ibn-i Zengi ise Güneydoğu Anadolu ve Kuzey Irak'ın büyük bir bölümüne hakimdi . Askeri anlamda cömertliği ve askerine verdiği karavana ve teçhizatla ün salmış birisi olan Seyfeddin, Yaptığı askeri yeniliklerle Süvarilerini,zırhlı haçlı şövalyeleriyle kafa kafaya çarpışacak seviyeye getirmiştir. Böyle önemli bir askeri ihtimama sahip bir lider olan Seyfeddin, haçlılara karşı değil Artukoğlu Sökmene karşı düzenlediği bir seferde hastalanarak ölmüştür.(1149) [19]

Üçüncü Haçlı Seferi yani Anadolu toprakları kullanılarak gerçekleştirilen son seferdir. Bu sefere Anadolu karalarını kullanarak katılanlardan biri de I.Friedrich Barbarossa'dır. Kendisinin ilk seferi değildir. Fakat III.Konrad'ın ölümüyle Kutsal Roma Germen İmparatoru olmuştur. Avrupa iç kıtasında gerçekleştirdiği seferler özellikle İtalya üzerine olanlar ona büyük bir ün ve tecrübe kazandırmıştır. Gerek Alman şovalyesinin genel karakteristiği, gerekse de savaş tecrübesi olarak piyade savaşı konusunda uzmanlaşmış bir kişiydi . Alman şovalyelerin ağır zırhları,germen kökenlerinden gelen vahşi savaşcılıkları kuşkusuz ona büyük bir avantaj sağlayacaktı fakat sefer onun için büyük bir sonla bitti.[20]

Friedrich'in karşısında onla nerdeyse aynı yaşlarda ve aynı tecrübede II.İzeddin Kılıç Arslan vardı . I.Mesud'un oğlu olan Kılıçarslan hüküm süresi boyunca, danişmentlilere son vermek,Ermeniler ve zengilerden toprak kazanmak gibi faliyetlerde bulundu. 1176'da Miryakefalon savaşını kazanarak konumunu iyice sağlamlaştırdı ve askeri beceri ve dehasını defalarca kanıtladı. Bu tecrübesi Anadolu topraklarına giren haçlı Alman ordusunu dağıtmasında büyük etken oynadı. Hükümdarlığının son senelerinde daha çok oğulları arasındaki taht kavgalarıyla uğraşan II.Kılıç Arslan 1192 de ölmüştür. [21]

HASIM GÜÇLER: ORDULAR



Birinci Haçlı Seferine genel bir çağrı olduğundan bir çok milletten katılım gerçekleşmiştir. Ağırlıklı olarak Normanlar, Franklar, Bretonlar, Flamanlar,Provanslılar, Poitiersliler,Almanlar, Anjoular'dan müteşekkil haçlı ordusu genel olarak frenkler olarak nitelendiriliyor ve bundan pek rahatsızlık duymuyorlardı. Frenk tabiri bir Batı Hristiyan dayanışmasını simgeliyordu. Sefere katılanlar genel olarak iyi durumdaydılar ve nüfuz gücü yüksek asillerin etrafında bir lejyon oluştururcasına toplandılar. Papa haçlı seferi çağrısını Şovalye ve Piyade'lere yapmıştı. Seferin başından beri piyadeler atlılardan daha fazla sayıdaydı.Pek çoğu kendi masrafını karşılayan ve teçhizatını getiren varlıklı köylülerdi . Fakat aralarında layıkıyla teçhizatlanmış olanları azınlıktaydı. Bu haçlı ordu güruhuna bazılarının eş ve çocukları ve keşişler gibi gayrimuharip unsurlarda vardı . Bunların bir çoğu yolda ölmüştür. İlk haçlı ordusu İstanbula ulaştığında takribi askeri mevcudiyeti 30.000 den biraz fazlaydı. Ordunun terkib ve niizamı farklı olsada o çağın yaygın sistemi frenk ordularının altyapısı göze çarpıyordu. Bunu bağımsız piyadelerin milli müfrezeler altında toplanması ve bunun terkibinde görmek gayet mümkün.[22]

Köylü Haçlılar'dan daha büyük ve teşkilatlı olsalar da bölünmüş komuta ve gevşek yapılarıyla ordudan çok güruh sayılabilirlerdi. Etkin komutanlardan yoksundular.Şövalyeler birbirlerine güçlü yoldaşlık bağlarıyla bağlıydılar. Bu kavram çoğu şartlarda onların hayatını kurtardı.[23] Haçlı ordu yapısı genelde zırhlı ve kargı kullanmada maharetli atlı şovalyeler ve yine yüksek zırhlı mızraklı piyadelerden oluşur. Bu birimler yine ortak olarak longsword ve Bastard Sword olarak adlandırılan kılıçları kullanmakta ustaydılar. Bu birimleri Longbowlu anglo-sakson okçu birimleri ve bizanslı peltastlar destekliyordu.Fransız Şövalyeler at üstünde daha iyiyken, Alman Şövalyeler ise yaya şekilde daha iyiydiler. Hatta bazı durumlarda atlarından bilinçli inip savaşa devam ettikleri olmuştur.Şövalye olmayan savaş teçhizatlı piyadeye ''Men At Arms'' olarak nitelendirilir. Zırhlı atlı şövalyeler kimi zaman taarruz amaçlı kullanılırken kimi zamanda zırhsız piyadeleri korumak için onlara bir kalkan oluşturmak amaçlı kullanılmışlardır. Çünkü ağır zırhları oklara karşı dayanımı fazlaydı. [24]

Genel olarak eskort ve destek görevi yapmış Bizans ordusuna değinmek gerekirse, 11.yy'da ordusunun büyük bir kısmını paralı askerlerden oluşuyordu . Bu paralı askerler genelolarak balkan,ırklarından,dönme Türklerden ve Avrupa içlerinden Norman, Germen, Saksonlar gözdeydi . Tabiki de Bizans arazisinde yaşayan mahalli kuvvetlerde vardı. Buna bağıl orduda Merkez ve Eyalet orduları ayrımıda bulunuyordu.Orduda at az kullanılmakla birlikte düzenli olan at eksiği müslüman ülkelerden sağlanırdı.[25]

Türk ordularında orduların çekirdeklerini kölelerden devşirilmiş gulamlar oluşturuyordu. Bu birlikler çok eğitimli ve talimli piyade birlikleriydi.Çok fazla zırh kullanan bu birlikleri kıralamakta, silahlandırmak da çok maliyetliydi. Fakat bu birimler kendinden daha kalabalık mahalli piyadeleri ve hafif süvari birliklerini altedebilirlerdi. Bu gulamlar Rum savaş esirlerinden bille yetiştirilebilirlerdi. Ordunun geri kalanı ikta süvarileri ve aşiret okçularının karma bir birleşiminden meydana geliyordu. Tabi 15-16.yy ların 200 binlere ulaşan ordularına göre çok küçük sayıda kalan standart selçuklu ordusu 10-15.000 bin kişiden oluşuyordu. Şehirlerde hala milis ahdas kuvvetleri vardı. Müstakil beylikler dede bu sistemin minimal bir benzerini görmek mümkündür. Benzer sistemleri danişmentli ordusunda da görmek mümkündü[26]

İkinci Haçlı seferinde daha teçhizatlı ve daha düzenli bir ordu göze çarpar. Fakat ordu sayısı 900.000 gibi abartılan sayılarda asla değildir. Özelinde bakarsak Konrad 2 bin şövalye toparlamış, kral louis 700 şövalye, Flandra kontu 600 şövalye toparlayabilmiştir.  Bu ana çekirdeğe başka katılımlarla kuvvet büyümüştür.Tabi bunlar dışında bu seferde tampliye ve hospitaliye gibi şövalye tarikatlarıda görülür. Bunlar genelde kral louisin ordusuyla hareket etmişlerdir. Kutsal topraklarda asker kayıplarını bölgedeki hristiyan latin paralı askerleri silah altına alarak telafi etmek istemişlerdir. Hristiyan ülkelerin askerlik kanunlarına bakılmak istenirse kralın himayesindeki herkes bir sene zorunlu askerlik yapmak zorundaydı.Haçlı emir-komuta yapısı doğu avrupanın klasik ordularına benzese de haçlı seferlerinde bu daha merkezileşen bir otoriteye dönüşüyordu. Çünkü seferin devamı ve başarısı için hızlı ve kesin karar verilmesi gerektiğinden karar-komuta meselesi daha doğululaşmıştır.[27] Birinci seferden beri müslümanlar hakkında çok az şey öğrenmişlerdi . Cihat kavramından hala bilgisizlerdi. İkinci haçlı seferinin yüksek katılımı belki de o zamanın en gelişmiş ülkelerinden roma germen imparatorlugunun çöküşe geçmesi ve çökmesinden sonra deccalin geleceği dedikodularına inanan gürühun bir tepkisi olarak fazlaydı.Sefere katılanların hepsi şovalye sınıfı olmamak üzere silah kuşanmış belirli zümrelerdi. Her ne kadar seferin muhrip unsurlarını işinde usta profesyonel birliklerden kurulmak istensede sefere olan ilgi yine müfrezeleri hantal güruha dönüştürüyordu. Tabi böyle bir gurupta disiplin uygulanması önem arzediyordu. Sefere çıkılmadan Kral Louis metz'de askeri bir toplantıda seferde uygulanacak ordugah ve disiplin kurallarını ilan etti ve komutanlarından kayıtsız uyma ve uydurma yemini aldı. Fakat bu kuralllara genelde sadık kalınmaya çalışılsada fazla uyulmadığı söylenebilir.Haçlı orduları ortaçağ'ın genel kanısı olarak Fransız sistemindeydi ve ordu müfrezelere, onlarda küçük birliklere ayrılıyordu. Bu birlikleri bir soylunun etrafındaki askerler oluşturuyordu.[28]

İslam Kuvvetleri sayısal olarak Hristiyan kuvvetlerini çok nadir geride bırakıyordu.Çünkü kriz zamanlarında büyüyen ve genelde seçkin kıtalar ve ultra teçhizatlı modern alaylardan oluşan ileri seviye gulamların çekirdek oluşturduğu bir sistemdi. Geri kalan sistem bu çekirdeğin etrafında toplanan çok rollü ikta süvarileri ve Türkmen aşiret okçularından oluşuyor. Buna rağmen büyük topraklara sahip Büyük Selçuklu devletinin ordusu bile çok nadir 10.000'i geçiyordu.Şehirlerdeki milis ahdas kuvvetlerini de unutmamak gerek . Bunlar bu savaşta da bunları zapturapt eden ''reis'' isimli beylerinin eşliğinde, bazen orduları destek bazende garnizon olarak kullanıldılar.Bu reisler arap halkla Türk beyler arasında bir arabulucuk görevinede sahipti. Güvercin posta ağı hiç kuşkusuz Türk ve İslam medeniyetinin batı karşısındaki üstünlüğünü gösteren bazı gelişmişliklerden biriydi. Bu kuşlar sayesinde saatte 100 km hızla uçulabiliyor 1.500 km gibi mesafelere uçuruluyordu.[29] O dönemde bir gulamın eğitim maliyeti ortalama 30 dinarı bulabiliyordu. Bunu karşılaştırmak gerekirse o dönemde en kötü at 20 dinara satılıyordu . Daha iyileri 100 dinara. Bu bir denklik kıstası sağlayabilir. Müslüman ordularında sadece askerler değil, önemli dini şahsiyetler ve sufilerdi. Müslüman orduları dine atfedilen değerlere rağmen, dini vecibeleri yerine getirme ve uyma bakımından zayıftı.Bunu orduların daha islama yeni geçmiş ve orta asya kültüründen kopamamış Türklerden oluşmasına bağlayabiliriz. Kuşkusuz atlı okçular yaptıkları baskınlarla orduların dağıtılmasına ve savaşlarda düşmanı yormaları açısından önemlidir. Fakat Türklerin savaşları kazanmaları daha çok düşman zırhlı süvarilerine dayanma ve aynı eşdeğer birimlerle karşı koyma oranına bağlıydı. Bu açıdan seferler sırasında müslüman süvariside aynı oranda ağırlaştı,kargı tekniklerinde gelişti. Özellikle Seyfeddin Zenginin kara gulam süvarileri ve Askari birimlerinin bu konudaki uzmanlıklarını ikta süvarileri izliyordu. [30]

Üçüncü haçlı seferinde bir öncekine göre çok ciddi bir değişiklenme yoktu. Fakat Konrad'ın ordusuna göre Friedrich'in ordusunda töton şovalyelerinin daha ön planda olduğu söylenebilir.Bu şövalyeler,şövalye tarihinin en azılı ve ağır şövalyeleri olduğu söylenebilir. İslam kuvvetleri açısındanda Mütetaviye adlı mahalli gönüllüler ihtiyat kuvvetleri sıfatıyla ağırlıklı olarak üçüncü haçlı seferinde kullanılmıştır. Dini bir fanatizmle savaşan bu birimler genelde işgal edilmiş topraklardan gelen askerlerden oluşturulmuş gazi bir birim olma özelliği taşıyordu .[31]

SEFER PLANLARI: SEYRÜSEFER



Seferin haçlılar açısından birincil planlanması kutsal toprakları ele geçirmek ve bizans üstündeki yoğunlaşan Türk baskısını kırmaktı . Haçlı kafileleri avrupanın farklı merkezlerinden toplanıp parçalar halinde tek bir merkez olan Constantinople'a yola çıktılar. Bura da toplanım bir güruh halinde Bizans kuvvetleri önderliğinde Anadolu üzerinden kutsal topraklara ilerleyeceklerdi[32].Birinci Haçlı Seferindeki orduyu oluşturan müfrezelerin toplanma ve yola çıkış yerlerine bakarsak; Norman ve Güney Fransadan gelen haçlılarınitalya ve hırvatistan üzerinden iki kol haline, Alman ve Kuzey Fransadan gelen hacıların Regensburg,Macaristan ve Belgrad üzerinden,Katalonya üzerinden gelen bir başka haçlı kolununda direk deniz yoluyla Bizans topraklarına ulaştıkları görülür.  [33] 

Bu esnadan sonra haçlı planlarının ve yol haritasının hamiliğini biraz olsun Bizans üstlenir. Keza Bizans haçlı seferlerine sebep olan bir taraftı ve bunu kullanması gerekiyordu. Keza yapılan antlaşmaya görede anadoluda kazanılan topraklar Bizansa verilecekti. Bizans haçlı güüruhunu anadoluda kaybettikleri eski yerleri tekrar almak için bir yol açıcı olarak kullanmak istiyordu. Bu yüzdende haçlıları klasik hacı yolundansa daha kısa ve ordunun geçişine müsait yeni bir rotadan geçmek üzere ikna ettiler. Tabiki bu rota İznik,Ankara,Eskişehir,Konya ve Antakya gibi Selçuklu iktidarının kaynak merkezlerinden geçmekteydi. Seferin ileri safhalarında,haçlılar toroslar üzerinde otonom olarak ikiye bölünüp urfayı ele geçirmek istediler ki bu zaten bizanslılarla aralarındaki ilişkinin zayıflamaya başladığı döneme denk gelmektedir. [34].

Haçlı Seferlerini başlarda küçümseyen ve daha sonra beklenmedik şekilde gafil avlanan Türk kuvvetleri bu yeni gelişen tehlikeye karşı bir plan oluşturmak zorundaydılar. Sultan I.Kılıçarslan İznik kuşatması sırasında karşıısındaki kuvveti kafa kafaya bir savaşta atlı okçuları ve süvari avantajıyla yenebileceğini düşünüyordu fakat hesaplayamadığı bir konu şuydu ki karşısındaki kuvvet kendisininkinden kat kat büyük,disiplinli ve ağır zırh teçhizatına sahipti.Düşmana kayıp verdirmesine rağmen ordusunu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyaydı. Daha sonra haçlı güruhunu eskişehirde açık alanda bir pusuya düşürmeyi denedi daha büyük bir orduyla . Fakat bunda da bir kesin zafer sonucu göremeyen Kılıçarslan, en mantıklı hareketlerden birini yaparak haçlıların niyetlerini tahlil etmesi sonucu onları serbest bırakıp önlerindeki şehirleri boşalttırıp su ve yiyecek kaynaklarını yokedip onlara gerilla taktikleriyle yıpratmayı ve geçtikleri yerleri onlar geçtikten sonra tekrar ele geçirip egemenliğini tahsis etme taktiğine girmiştir. Keza bu başarılı olmuştur. Haçlılar levanta başlangıçtan çok daha az bir kuvvetle ve binek ve teçhizatlarının çoğunu kaybetmiş halde ulaşmışlardır. Arkalarından Kılıçarslan İzniği kaybetse de başkenti konyaya taşımış iç anadoluda bir selçuklu ve Türk hakimiyeti kurup bunu eskisinden sağlam hale getirmiştir.[35]

İkinci Haçlı Seferi Kudüs odaklı değil Zengilerin Urfa Kontluğuna son vermesi sonucu haçlıların yardım istemesinden mütevellit Urfa ve Suriye odaklıydı. Buna mukabil Alman ve Fransız hazırlanmış iki ordu farklı zaman ve kafilelerle Almanya ve Tuna üzerinden Macaristan topraklarından bizansa ulaşan bir seyir izlediler. Açıkcası Konrad'ın Anadolu yürüyüşünün planlamasına dair kesin bir şey diyemiyoruz çünkü kendisi İznikten sonra Doryleaum denilen Eskişehir/Şarhöyük'de Sultan Mesud tarafından hezimete uğratılıyor. Fakat muhtemelen birinci seferde kullanınlan Ankara üzerinden yolu takip edecekti. Hezimetten sonra yanındaki birkaç beyi ve kalan iki bin atlıyla Kral Louis'in ordusuna katıldılar. Kral Louis ise bu seferde daha güvenli bir yol izlemek istedi . Nikaia'dan çıkan Louis Lopadion,Esseron, İzmir ve Laodikeia ve Adalia yani Antalyaya kadar devam etmiştir yolda çok fazla selçuklu akınına maruz kalmış ve ordusu oldukca yıpranmıştı. Antalyada aldığı bir kararla kendisi ve muhafız himayesi gemilerle kutsal topraklara geçerken ordunun gerikalanı karadan devam etmesi konusunda karar kılmıştır. Kara ordusu prakanadan sonraselçuklu kuvvetleri tarafından pertaraf edilmiş ve dağıtılmıştır. [36]

Türk kuvvetleri böyle bir istila dalgasının geleceğini 1146'nın sonlarından beri biliyorlardı. Sultan Mesud bu yüzden Bizansla barış İmzalayıp haçlı kuvvetler daha gelir gelmez birlik olamadan onlara daha bizans topraklarınayken saldırmakta buldu. Gerek düşmanın peşine takılan gözcü süvari birlikleri gerek gerilla taktikleri işe yaradı ve düşmanlarını çok geçmeden dağıttılar.Bu savaşlar yenilmez haçlı imajının dağıtıldığı savaşlar olmuşlardır.[37]

Üçüncü Haçlı Seferinde Alman İmparator Friedrich Regensburgda haçlı seferlerinin en büyük ordusunu toplamıştı. Ordusu takribi 15.000 ile 100.000 kişi arasındaydı.Regensburgdan yola çıkan ordu Tuna üzerinden Macaristan yoluyla bizans topraklarına girmişti. Ordunun büyüklüğüne güvenen Friedrich yapılan anlaşmalar sayesinde de İznik,Eskişehir,Konya ve ordan deniz yolunu takip ederek Silifke Mersin üzerinden devam edecekti.Fakat yol üzerinde hesapta olmayan bir kuşatma gerçekleştirdi. Ve ne yazıkki haçlı yolculuğu beklenmedik bir şekilde sonnuçlanan haç yolculuğu sonucunda ordusu adeta dağıldı. Oğlu antakyaya ulaştığında elinde sadece 5 bin şövalye kalmıştı . [38]

Türk kuvvetleri bu büyük Alman kafilesi karşısında pek bir şey yapamadılar yol boyunca taciz akınları sürsede tam bir karşılık koymak için beklemeyi seçtiler. Konyayı müdaafaları başarısız olsada Friedrich'in ölmesi ve Alman ordusunun dağılmaya eğilim gösteren yapısı adeta onlara büyük bir şans sunuyordu[39]
CENK MEYDANI: SAVAŞ VE KUŞATMALAR



Kırkgeçit Muharrebesi, 21 ekim 1096'da yaşanan seferin başında halkın seferinin sonlanmasına neden olan önemli bir muharebedir. İncelendiğinde,selçuklu casusları tarafından kendilerinden önce giden küçük bir grup haçlının büyük bir zafer kazandığına dair yalan haberler alan haçlı karargahının, ganimete ortak olma amaçlı Pierre L'Hermite komutasındaki haçlılar geneli piyade bir kısmı atlıdan müteşekkil 20.000 asker yola çıktılar kamp karargahına 5 km ötedeki kırkgeçit vadisi mevkiinden önde az sayıda şövalye arkada ise piyadeler kol halinde giderken I.Kılıçarslan tarafından hazırlanmış büyük bir pusuya düştüler. Pusu başta grubun başındaki şövalyeleri hedef aldı. Arkadaşları ve atları vurulan şövalyeler gerisin geriye kaçmaya başladı. Bu kaçış piyadelerede yansıdı. Gerisin geri kaçan haçlı ordusunu yok etmek selçuklular için zor olmadı. Savaş bittiğinde 20 bin kişilik haçlı ordusunun 17 bini kılıçtan geçirilmişti.[41]

İznik Kuşatması 14 mayıs 1907'de başlayıp 17 temmuz 1097'e kadar süren bu kuşatma Haçlıların, Selçuklu başkenti olan İzniği elegeçirmesiyle sonlanıyor. İncelendiğinde havaların ısınmasıyla yola çıkan ve Maltepe'de karargah kuran I.Boemondo ana kumandasındaki haçlılar 4.000-4.500 süvari ve 30.000 piyade ile ve bunları takviye eden 2.000 kişilik Tatikios komutasındaki Bizans Peltast birimiyle şehri deniz ve karadan kuşatmışlardı.[42]Bunu haber alan I.Kılıç Arslan ağırlıklı manevra süvarisinden oluşan öncü bir birliği önden yollayıp kendisi de Malatya kuşatmasını kaldırıp direkt İzniğe hareket etmiştir. Ankara ve Eskişehir üzerinden bölgeye varan öncü kuvvet zaman kaybetmeden Raymond de Toulouse'un Provanslı birliklerini vurmuşlardır. Godefroy de Bouillon ve Robert de Flandrenin kuvvetleri İzniğin güneyine inip Türkleri yandann vuruncaya kadar ciddi kayıplar verdirselerde bir süre sonra ana orduyla saldırmak için daha fazla kayıp vermeden ağaçlıklara çekilldiler. Kılıç Arslanın birlikleri bölgeye geldiklerinde yapılan ikinci bir saldırıda surlar ve ağaçlık tepeler arasında yapıldığından ve Türklere geniş manevra alanı sağlayamadığından mütevellit fazla kayıplardan dolayı Kılıçarslan geri çekilmiş ve gönderdiği haberle şehri kendi kaderine bırakmıştır.  Uzun süre dayanan İznik garnizonu,şehri kurtarmaya gelen ordudanda umutlarını kestikten sonra 17 temmuz 1097'de şehir bazı şartlar ışığında Bizanslılara teslim ediliyordu.[43]

Dorileon Muharebesi olarak geçen Eskişehir pususu kudüse doğru yola çıkmış I.Boemondo ana kumandasındaki 30.000 haçlı askerinin Eskişehirin 56 km batısındaki günümüzdeki Şarhöyük/Dorlion  bölgesinde I.Kılıç Arslanın 6.000-8.000'i geçmeyen okçu süvarilerden oluşan ordusu tarafından karşılanmasıyla başladı.[44] Alan klasik Türk taktiklerini uygulamaya daha uygun olduğundan Kılıç Arslanın oynak ve hız okçu süvarileri Boemondo'nun norman piyade kuvvetlerine yaklaşıp oklarını yollayıp geri çekilip bunu tekrar eden saldırı taktikleriyle kayıplar verdirmeye başladılar. Norman Şövalyeler hızlı Türk okçu süvarisini yakalamakta güçlük çektiler. Ciddi kayıplar vermeye başlayan  norman kuvvetleri önlem olarak hemen askerlerini sıkıca birbirlerine yaklaştırdılar ve bu askerleri asker olmayanlar ve ağırlıklar etrafında topladılar. Selçuklu süvariler alışılagelen taktiklerine göre ortada bulunan savasçı olmayanlar ve zırhsız piyade askerleri içine hucumlar yapıp oklarını atıp geri çekilme manevralarına geçtiler. Boemondo savaşçı olmayanları ve zırhsız piyadeyi korumak maksadıyla zırhlı süvari askerlerini atlarında indirttip bir savunma hattı kurdurdu. Haçlı zırhlı askerlerinin de savunmasiyla Selçuklu süvarilerinin hücum, ok atma, geri çekilme manevraları sonuçsuz kalmaya başladı; çünkü okları zırhları kolay delemiyordu. Fakat yine de Haçlı zırhsız piyadelerine ve atlarına büyük telafat verdiler.   Beomondo kendi ordu grubunu yakında bulunan nehir kenarındaki biraz bataklık araziye çekilmesini sağladı. Bu bataklık arazi atların hızını kestiği için Selçuklu süvarisinin hücumlarının şiddeti azalmaya başladı. Zırhlı askerler yaya olarak zırhsız piyadeler ve savaşcı olmayanları korumak için onlar etrafında bir daire şeklinde savunma hatları yapmaya çalıştılar. Fakat yine de süvari hücumları ve okların verdiği zayiat devam etti. Bazı ağır zırhlı Haçlılar ise karşı hücumlara da girişmekteydi. Fakat Selçukluların elinde çok sayıda ok bulunması ve süvarileri çok seri ok atmaları nedeniyle zırhlı Haçlılar bile telef olmaya başladılar.[45]

Arkadan artçı birkliklerle desteğe yetişen haçlı kumandanları  ağır zırhlılar grubu kurup Boemondo, Tancred, Normandili Robert sol kanatta Raymond ve Flandaralı Robert orta da ve Godfrey ve Hugh sol kanatta olarak bir hucum hatti hazırlayıp ağır süvari hücumuna geçmeyi sağladılar. Fakat bu hücum Selçuklu ordusunu kuşatma yerinden atmayı başaramadı. Ancak geç öğleden sonra Adhemar'ın komutasında bir diğer Haçlı ağır süvari birliği etraftaki tepelerin ağaclıklı yamaçlarından ve tepeler arkasından Selçuklulara görünmeden geçerek Selçuklu süvari birliklerini arkasına doğru geçmeyi başardı ve Selçuklu ordusunun artçılarına ve ağırlıklarına hücuma başladılar.İkinci bir ordu grubunun arkada bulunduğundan önceden haberdar olmayan, bu ikinci ordu grubunun bu kadar çabuk bir araya geleceğini ve bu kadar ağır bir darbe indireceğini beklemeyen; askerlerinin oklarının ve kılıç darbelerinin kalın Haçlı şövalye zırhlarına karşı etkili işlemediğini gören ve bu nendenle birleşen Haçlı ordusuna çıkışamayacağını anlayan Sultan Kılıç Arslan Selçuklu ordusunu epeyce telef vererek ve hatta hazinesini de geri de bırakarak geri çekmek zorunda kaldı.[46]

Antakya Kuşatması ekim 1097 de haçlı kuvvetleri Asi nehrini uzun süredir yaptıkları bir köprü vasıtasıyla aç perişan Antakya Kalesi önlerine gelmeye başlamışlardı. Yapacakları öncelikli iş kuşatmanın sol kanadına Malregarde dedikleri savunma kalesini inşa etmek oldu . Bu kalenin kuşatmayı Harim kalesinden gelecek selçuklu saldırılarına karşı korumasını umut ediyorlardı.O zaman kale komutanı Türk asıllı, 1085'de Antakya'yı fetheden Büyük Selçuklu Devleti sultanı  Melikşah'ın bir gulam emiri olan ve onun tarafından yaklaşık 1090'de Antakya Emiri olarak tayin edilen Emir Yağı-Sayan'dı. Arap tarihçi Ali ibn el-Esir'in çok ayrıntılı olarak verdiği gibi, Haçlı ordularının gelişini önceden haber alan Emir Yağı-Sayan şehirde yaşayan Hıristiyanların dindaşlarına yardım etmesinden korktuğu için bütün Hıristiyan erkekleri ufak bir hile ile kale dışına çıkarttı.[47] Haçlılar ordusu birkaç gruba bölünüp surlerin önünde değişikk ordugahlar kurdular. Beomondo kendi birlikleri ile "San Pavlus Kapısı" önündeki sektörün komutasını aldı. Raymond de Saint-Gilles ordusu ile "Köpekler Kapısı" önünde yer aldı. Raymond'un sağında Godfrey de Bouillon birlikleri ile "Dük Kapısı" önünde idi. Ordunun geri kalan birlikleri Beomondo'nun gerisinde konumlandılar ve komutanların kararından sonra sevk edilecekleri mevkilere yerleşmek için beklemeye koyuldular. İki kale kapısı ("Köprü Kapısı" ve "San Jorj Kapısı") önlerinde geçici olarak Haçlılar birlikleri mevzi almadılar. Haçlılar istikhamcıları hemen Asi Nehri üzerinde Godfrey de Boouliion'un kampından surlar altında bulunan mevkilere tahta botlardan bir köprü yapmaya koyuldular. Bu köprü hazırlanınca Haçlılar nehrin üzerinden geçerek nehrin güneyindeki surlar ile nehir arasında mevziler kurdular ve İskenderun ve Samandağı yönünden şehre gelen yolu kestiler.[48]

Yağısıyan'ın kalede emrinde 6.000 veya 7.000 askeri bulunuyordu. Buna karşılık haçlı kuvvetlerinin 30.000 civarı şövalye ve asilzadelerin ağırlıkta olduğu bir ordusu bulunuyordu.  Aralık 1097 başında Haçlılar ordusunun elinde hiçbir yiyecek ve iaşe stoku kalmamıştı. Buna karşılamak için iaşe toplama birlikleri kurulup etrafa, hatta Halep cıvarlarına kadar, yayıldılar. Keza önlerinde çetin bir kış geçireceklerdi.Şubatın gelmesi ile Antakya'da başlayan lkbahar Haçlılar ordusu için erzak ve iaşe durumunu biraz iyileştirdı. Haçlılara refakat eden Bizans generali Tatikios Haçlılar ordusuna daha önce verdiği nasihatları yenileyerek kaleyi yakından kuşatip saldırı ile alma plani yerine uzaktan kaleyi tecrit edip bloke etme stratejisinin uygun olacağı hakkındaki tavsiyelerini yeniledi. Fakat Haçlılar ordusu komutanları yine de Bizans generalinin tavsiyelerini bir kenara ittiler. Bunun üzerine Tatikios Haçlılar ordundaki görevinden ayrıldı ve Konstantinopolis'e geri döndü.Tam o sıralarda Haçlılar ordugahına Rıdvan komutasında bir büyük Türk ordusunun toplanmakta olduğu ve bu ordunun hedefinin Haçlılar ordusunun Antakya Kuşatması'nı kırmak olduğu haberleri ulaştı.[49]

Şubat'ta yürüyüşe başlayarak Antakya yakınlarinda Halep'den 55 km batıda olan Harem şehrine geldi. Burada Haçlılar askeri kampına taaruza hazırlandılar. Haçlılar ordusu bu gücün gelişi haberini alır almaz Beomondo'nun tekliflerine göre bir savunma planı hazırladılar. Haçlılar piyade güçlerinin ordugahı korumasını ve 700 kadar şövalyeden oluşan ağır süvari birliğinin bir gece baskısı yapmasını planladılar. 8 Şubat akşamı şövalyeler ağır süvari birliği Asi Nehri üzerine kurulan sallardan oluşan köprüden geçerek "Demir Köprü Kavşağı"'na yönelik Müslüman destek birliğinin arkasından müslüman okçuların saf tutması önleyecek şekilde gayet süratle bir süvari akşam baskını yaptılar. Sonra şövalyeler geri çekilip Halep ordusunu gayet dar ve Müslümanların asker sayısı üstünlüğünü kullanıp iki yandan saldırı yapmalarına imkan vermeyen küçük bir düzlüğe girmesine izin verdiler. Bu dar araziye giren Halep hafif suvari birliğine Haçlılar tekrar cepheden dörtnala bir ağır süvari taaruzuna geçtiler. Helep Meliği'nin hafif süvari ordusu buna karşılık vermeyerek dağıldı ve düzensiz bir şekilde Halep'e doğru geri çekilmeye başladı. Halep ordusunun düzensiz geri çekilmesi sırasında Harem şehri kalesinde bulunan Halep askerleri de paniğe kapıldılar ve kaleyi boşaltıp diğer geri çekilenlerle Halep'e döndüler. Haçlılar ordusu birlikleri böylece Harem kalesini de ellerine geçirdiler. Yağı-Sayan ise kaledeki askeri gücünün hemen hepsi ile kaleden huruç hareketi yaptı ve Haçlılar piyadelerinin savundukları ordugahlarına saldırıya geçti. Bu saldırıya karşı kendilerini güç savunan Haçlılar piyadeleri öğleden sonra geri çekilmeye başladıkları sırada ordugaha Haçlılar Şövalyelerinin Rıdvan'ın destek gücünü dağıttığı haberi ulaştı. Bu haberin ne olduğunu hemen anlayan Yağı-Sayan ordusunu düzenli olarak tekrar surlar gerisine çekmeyi başardı. Böylece komutanlarının yeteneksizliği dolayısıyla Rıdvan'ın gönderdiği hafif süvari ordusu Haçlılar ordusu ile yaptığı muharebede Haçlılar ordusu tarafından mağlup edildi.[50]

Bir türlü ele geçirilemeyen Antakya belkide ermeni asıllı Firuz isimli bir komutanın hiyaneti sonucu düşecekti.  2 Haziran günu öğleden sonra Beomondo Firuz ile anlaştığı planı işleme soktu. Bu plan yapıldığı gibi aynen icra edildi. Beomondo, ve küçük birliği "Iki Kizkardes Kulesi"'e tırmmanip kulenin içine girip sonra yandaki surlardan ilerleyip diğer birlikleri surların üzerine çektiler. Sonra da surlarda bulunan nisbeten küçük kapıyı etrafta saklanan bir Haçlılar birliğine açtılar ve takviye alan birlik büyük kale kapılarına doğru ilerlemeye başladı. Bu sırada şehir komutanı Yağı-Sayan kaçıp ortadan kaybolmuştu. Iyi bir lider olabilecek komutanlari olmadan kale savunucuları önce surların üzerine sonra şehre giren Haçlılar birliğini geri atmak ve onlarin sur kapısına erişmelerini önlemek için yaptıkları mücadelelerde mağlup oldular. Haçlıları söküp geri atamadılar. Şehir sokakları içinde ilerleyen Haçlı birliği şehirde yaşayan Hristiyan ailelerin kılavuzluğu ile şehrin büyük kapıları olan "San Jorj Kapısı"nı ve "Köprü Kapısı"'nı açtılar. Bu büyük kapılar önünde bekleyen büyük Haçlılar ordusu şehre girdi. Haçlıların bu büyük birlikleri şehre girip pek az savunucu direnişi görüp şehre yayılıp şehrin sokaklarını ellerine geçirmeye başladılar.

İkinci Dorileon Muharebesi  25 Ekim 1147 tarihinde İkinci Haçlı seferi'nin başlangıcında gerçekleşti. Eskişehir yakınında yapılan bu savaşta Selçuklu Sultanı I.Mesud komutasındaki Anadolu Selçuklu ordusu İkinci Haçlı Seferi'inde iki koldan Anadolu'da ilerlemekte olan ordularından bir kolu olan Alman Kralı III. Konrad komutasındaki çoğunluğu Almanlardan oluşan bir orduyu hemen tamamiyle imha etmiştir.[51]
 Friedrich Barbarossa Eskişehir civarına gelmişti. Bu kol disiplinsizliği ve tavsiye dinlememesi ile tanınmıştı. Anadolu'yu ve Selçuk ordularının stratejilerini ve taktiklerini iyi bilen I. Manuel Komnenos'un açıklama ve tavsiyelerine sanki hiç kulak asmamışlardı. Manuel, bu ordulara erzak sağlamakla beraber, taze besin maddelerinin (insan ve hayvan) ve suyun tedariğinin çok zor olacağını bildirmiş ve tedarikli olmalarını tavsiye etmişti. Ayrıca beklenmedik anlarda ortaya çıkan Selçuklu süvarilerinin saldırılarına karşı tedbirli olmalarını salık vermişti.[52] Bu ordu süratle Anadolu'da ilerlemiş ve yeterli erzak taşımadığı için Eskişehir civarında Dorileon ovasında taze erzak ve su bulmak için bir kamp kurup mola vermişti. Hiç ayrıntılı keşif yapmadıkları için kendilerini takip eden Sultan I. Mesud komutası altındaki Selçuklu ordusunun yakında olduğundan haberleri bulunmamaktaydı. Alman Haçlıların yaptıkları kampta, süvari baskınlarına karşı emniyet tedbiri alınmamıştı. Selçuklu süvari kuvvetlerinin baskınları ve I. Mesud'un ordusunun hücumları ile 20.000 kişilik bu Alman ordusunun neredeyse tamamı imha edildi. III. Konrad ve Svabiya Dükü Friedrich 2.000 kadar atlı şövalye ile Selçuklu ordusuna karşı koyabildiler ve kaçmayı başardılar.[53]

Honaz Dağı Muharebesi  İkinci Haçlı Seferi sırasında 8 Ocak 1148'de Fransız Haçlı orduları İkinci Dorileon Muharebesi'nde yenilip kaçmakta ve devamlı Selçuklu hücumlari ile gayet küçülmüş Alman Haçlı ordusu kalıntıları hakkında haberi aldılar.28 Aralık'ta VII. Louis ve Savoy Kontu idaresindeki ana Haçlı ordusu Menderes vadisinden Antalya'ya gitmek için yürüyüşe geçti. 1 Ocak'ta bir Selçuklu pusu gücüne galip geldikten sonra 3 Ocak'ta Leodakia'ye eriştiler. Ama şehrin Bizanslı valisi Haçlıların şehre girmelerine engel oldu. Haçlı gücü 8 Ocak'ta Honaz Dağı'nın etrafını geçmek için "Kazık Belini" geçmeleri gerekmekte idi.[54]
Burada olan Honaz Dağı Muharebesi o zamana kadar Fransızları çok önünden gidip Haçlıların takip edecekleri güzergahtaki hayvan ve insan iaşe maddelerini tahrip eden bir Selçuklu ordusu ile Haçlıları uzaktan takip eden diğer Selçuklu ordusunun birleşmesi, geçitin yüksek iki tarafını tutması ve bu dar belden geçmeye çalışan Fransız Haçlı ordusuna hücuma hazırlanması ile başladı.Fransız Haçlı ordusu öncülüğünü ağır süvari şövalye birlikleri yapmakta; ortada ağırlıklar ve koruma birlikleri ve en arkada da piyade birlikleri ile Kral VII. Louis ve ona refakat edenler bulunmaktaydı. Yapılan plana göre bütün birlikler geçide gelince geçide girmeden birbirini bekleyecekler ve sonra planlı ve koordineli şekilde bu tehlikeli geçidi geçmeye başlayacaklardı.[55]
Ama öncü ağır süvari birlikleri, Geoffroy de Poitevin Rancon komutası altıında, bu geçiti geçmeyi kolay görüp; planlandığı gibi arkadaki birlikleri beklemedi; geçite hemen girdiler; bu yeni kararlarını arkadakilere de hiç haber vermediler ve geçidi hiç mukavemet görmeden geçtiler.Artçı birlik geçitin arkasını korumak için hazırlandı ve belki ağırlıklar geçtikten sonraki gün geçide girmeyi planlıyorlardı.Geçidin 10 km uzunlukta ve yokuş olması dolayısıyla çok yavaş ilerleyen ağırlıklar kolu ve koruma birlikleri geçitte yalnız bulunmakta iken Selçuklu ordusu iki yamaçtan hızla inerek hücuma geçti. Önce oklarını kullanıp Fransız Haçlıları birliklerinin düzenin bozulmasına neden oldular. Ağırlıklar refakat eden koruma birlikleri ve ağırlık bakıcıları Haçlılar taşınan iaşe, eşya ve malzemeleri unutup, can kaygısı ile saklanmaya ya da direnmeye koyuldular. Yükseklerden inen Şelcuklu hafif süvari ordusu geçit yoluna indikten sonra ok ve yaylarını bir tarafa koyup mızrak ve kılıçla hücuma geçtiler. Bu geçitin bir yanı uçurumlu olarak kayalıklı derin bir vadiye bakmakta idi. Paniğe kapılan Haçlılar ordusunun askerleri, atları, arabaları ve ağırlık eşyaları bu geçidin kenarındaki uçurumdan derin vadiye doğru aşağı yuvarlanmaya bașladı.[56]
"Odo Deuilli" bu grubun ortasında bulunup bu birliklerde çıkan paniği görmüştü. Dörtnala geriye gitti ve geçit başında bulunan VII. Louis'yi durumdan haberdar etti. Kral ve artçı süvariler duruma müdahale etmek için geçide girdiler. Ama Fransız Haçlılarının zırhlı ağır süvari hücum taktiğini yokuş olan geçitte uygulanması imkansızdı. Fransız Kralına refakat eden elit kral muhafızları büyük zayiat verdiler. Louis bir kaya üzerine tırmanıp saklandı ve Selçuklu ordusu kendisini tanımadığı için kendi hayatını kurtardı.Ama Kralın bu hücumu ve öncülerin bazılarının da geri gelmesi bazı ağırlıkların kurtarılmasına neden oldu. Akşam bastırdığında geçitte kendini kurtarabilenler geçitten çıkmaya başladılar.Bu kuşkusuz çok ağır bir yenilgi olmuştu.[57]

Konya Muharrebesi  Üçüncü Haçlı Seferi sırasında Kutsal Topraklara doğru giden Frederick Barbarossa'nın kuvvetleriyle Türk ordusu arasında 18 Mayıs 1190'da gerçekleşti.Anadolu'da Türkler sürekli olarak Alman kuvvetleri taciz ettiler, pusuya yatarak vur-kaç taktikleri kullandılar. Buna ek olarak iaşe de tükeniyordu. Buna rağmen haçlılar Konya'ya ulaşana kadar yürüyüşlerine devam ettiler. Frederick şehri almakta ısrar etti, böylece 17 Mayıs'ta ordu şehrin dışında "sultanın bahçesinde ve bağlarında" kamp kurdu. [58]
18 Mayıs'ta İmparatorluk ordusu Kutbeddin'in ordusuyla bir meydan savaşına girdi. Barbarossa ordusunu ikiye böldü, birisi oğlu Frederick tarafından komuta ediliyordu, şehre önemli saldırı yapacaktı; diğeri de kendisi tarafından yönetiliyordu ve Türk ordusuna karşı meydanda çarpışacaktı. Şehir kolayca düştü ama savaş meydanı çok karışıktı ve imparatorun ordusundan daha büyük Türk kuvvetlerini mağlup etmesi gerekiyordu. Askerlerine şöyle söyledi: "Ama neden oyalanıyoruz, neyden korkuyoruz? Mesih hükümdardır. Mesih fetheder. Mesih komutandır" Sonunda Türk ordusu Alman kuvvetlerinin merhametiyle şehri terkedip kaçtı.Zafer sonrasında, haçlılar şehirde beş gün dinlendi ve 23 Mayıs'ta yürüyüşlerine devam ettiler. Kendilerini korumak için Türk rehineleri aldılar. İmparatorluk ordusunun büyük başarısı Selahaddin'i alarma geçirdi. Hatta Suriye limanlarının duvarlarını, haçlılar ona karşı kullanmasınlar diye yıktırdı. Fakat bunun gereksiz olduğu 10 Haziran'da görüldü. Barbarossa Göksu ırmağından geçerken boğuldu. Ordusunun çoğu dağıldı.[59]


SONUÇ



Görüldüğü üzere haçlı kuvvetlerinin Anadolu üzerine yaptıkları savaşlarda savaşları genelde sayı üstünlüğüyle kazandıkları göze çarpıyor. Saldırgan Türk kuvvetlerine karşı ağır zırhları ve ağır süvarileri de dayanmalarının bir nedeni olarak göze çarpıyor. Fakat böyle olsa da yine de Türklerin karşılarındaki kalabalık haçlı kuvvetlerine karşı özellikle İkinci Haçlı Seferlerinde aldıkları galibiyetlerle görülüyor. Savaşlarda haçlıların savunma,kargı savaşı ve ağır süvari taktiklerindeki, Türklerinde baskın, okçuluk, hız ve manevra konusundaki başarılarıyla öne çıkıyorlar.Seferlerin çoğunda Haçlı güruhların düzen, komuta ve yapılanma sistemlerinde Frenk ordu sisteminden Bizans ve Türk sistemlerine öykünen bir şekil aldığını görüyoruz. Buda kuşkusuz yeni bir Haçlı stilini gözler önüne seriyor. Türk sistem ve yapılanmasında etkin bir değişim gözlenmese de ağır süvari yapılanmaları kargı teknikleri ve gelişimine bir önem verildiği bariz farkediliyordu.      Yapılan savaşların anadoluda kendiliğinden bir haçlı ve sarazen paralı asker piyasası oluştuduğu unutulmamalıdır. Özellikle Haçlıların kullandığı Turkopole ve Türklerin kullandığı  Mutetaviye kuvvetleri buna örnektir. Toparlarsak Anadoluda geçen Haçlı- Türk savaşlarında taktik olarak bir Haçlı galibiyeti söz konusu gibi görülüyor. Fakat gerek seferler sonucu bir sonuç elde edilememesi ve Haçlı kuvvetlerin bir şekilde dağıtılması göz önüne alındığında Stratejik bir Türk zaferinden söz edilebilir. Son olarak iki tarafında başarısızlık nedenleri hakkında bir şey söylemek gerekirse; Haçlıların düzenli bir ordudan çok güruh olma ve karşılarında kendilerinden daha gelişmiş bir savaş teknolojisi olması buna mukabil karşılaştıkları savaş tarzına yabancı olmaları kayıplarının ana nedenlerindendir. Türkler ise kısmen birlik olamama ve Sayısal ve zırhsal olarak karşıdan zayıf olmaları savaşların kaderini etkilemiştir.




KAYNAKÇA
  • Pointing Clive , Dünya Tarihi, İstanbul, 2011
  • Demirkent Işın , Türkiye Selçuklu Hükümdarı: Sultan Birinci Kılıçarslan, Ankara 2014
  • Turan Refik , Selçuklu Tarihi, Ankara, 2012
  • Nicolle David , Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011
  • Nicolle David, ikinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2014
  • Nicolle David, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2011
  • Nicolle David, Haçlılar Çağı'nda Bizans,Balkan Ve Macar Orduları, İstanbul, 2013
  • TDV İslam Ansiklopedisi, İstanbul, C VII-IX

[1] Clive Pointing, Dünya Tarihi, İstanbul, 2011, s. 310
[2] Clive Pointing, age, s. 310
[3] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.14
[4] David Nicolle, age, s.14
[5]  David Nicolle, age, s.15
[6]   David Nicolle, age, s.15
[7]   David Nicolle, age, s.15
[8]   David Nicolle, age, s.15
[9]   David Nicolle, age, s.16
[10]  David Nicolle, age, s.16
[11] David Nicolle, age, s.17
[12] Işın Demirkent, Türkiye Selçuklu Hükümdarı: Sultan Birinci Kılıçarslan, Ankara 2014, s.25
[13] Yağısıyan,TDV İslam Ansiklopedisi, 2013, C.XLIV, s.177-179
[14] Rıdvan b. Tutuş, TDV İslam Ansiklopedisi, 2008, C.XXXV, s. 49-50
[15] Kürboğa, TDV İslam Ansiklopedisi, 2002, C.XXVI, s.562-563
[16] David Nicolle, İkinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.17
[17] David Nicolle, age, s.18
[18] David Nicolle, age, 2014, s.22
[19] David Nicolle, age, 2014, s.22
[20] David Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.18
[21] David Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.19
[22] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.20
[23] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.21
[24] Clive Pointing, Dünya Tarihi, İstanbul, 2011, s. 311
[25] David Nicolle, age, s.22
[26] David Nicolle, age, s.24
[27] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.24
[28] David Nicolle, age, s.26
[29] David Nicolle, age, s.28
[30] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.30
[31] David Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.23
[32] Clive Pointing, Dünya Tarihi, İstanbul, 2011, s. 312
[33] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.34
[34] Işın Demirkent, age, s.29
[35] David Nicolle, age, s.29 
[36] David Nicolle, İkinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.33-36
[37] Refik Turan, Selçuklu Tarihi, Ankara, 2012, S.299-300
[38] David Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.33
[39] David Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.34


[41] Işın Demirkent, age, s.31
[42] Işın Demirkent, age, s.32
[43] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.32
[44] Işın Demirkent, age, s.34
[45] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.36
[46] David Nicolle, Birinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2011, s.37-40
[47] Clive Pointing, Dünya Tarihi, İstanbul, 2011, s. 314
[48] David Nicolle, age, s.49-52
[49] David Nicolle, age, s.53
[50] David Nicolle, age, s.53-55
[51] Clive Pointing, Dünya Tarihi, İstanbul, 2011, s. 315
[52] David Nicolle, İkinci Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.40
[53] David Nicolle, age, s.41
[54] David Nicolle, age, s.42
[55] David Nicolle, age, s.43-44
[56] David Nicolle, age, s.44-47
[57] David Nicolle, age, s.47-50
[58] David Nicolle, age, s.42
[59] David Nicolle, Üçüncü Haçlı Seferi, İstanbul, 2014, s.43-44


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

About Me

Popular Posts

Designed ByBlogger Templates